8 Ekim 2019 Salı

Taslak 3

Selam Millet.

Uzun zamandır yazmak istiyordum ama ne yazık ki yoğun iş temposu ya da nasıl keşifler silsilesi içine girdiysem fırsat bulamadım bir türlü. Sanırım bi de geçen haftaki Pazar sohbetine gitmedim o yüzden hedeflediğim şey sekteye uğramış olabilir.

Aslında sohbete gitmedim diye buradan yazmayacak değilim diye düşünüp oturdum bilgisayar başına. Gerçi bugun hiç kalkmadım bu hafta gece shiftim var otelde o yüzden. İzin de kullanmadım hiç bu hafta tatile gideceğim diye . Neyse konuyu bulandırmadan ilerleyelim . Keşfettiğim birkaç birşeu var her alanda onun hakkında yazmak istiyorum . İlk önce pazar sohbetinin konusuna dönelim çünkü yazmak istediğim kadar yazmak da istemiyorum  bu konu hakkında . Geçen haftanın konusu çocukluktu ve bu haftanın konusu da kendimizdik. Şimdi çocukluk çok sıkıntılı bir durum bence . Çünkü çocukluğu güzel geçen birisi var mı bilmiyorum . Mutlu bir çocukluk yaşadığııı düşündüğüm çoğu kişinin aslında öyle aman aman bir çocukluk yaşamadığını fark ediyorum .O yüzden niyet okumak yakıştırma yapmak her anlamda kötü bir şey yıkamadığım kendi içimde şeylerden bir tanesi de bu . Çok zorlanıyorum . İçten içe belli şeyler olduğuna inandırmaya çalışıyorum kendimi halbuki ne gerek var .Ne faydası var. Ya da kendi çocukluğum hakkında çok da olumlu şeyler yaşamadığım için insanlarında benim yaşadığım şeyleri yalamış olma ihtimali canımı sıkıyor olabilir. Aslında başkaları hakkında illa fikir sahibi olmamın çocukluk hayatınla bir alakası yok sadece çocukluğumun nasıl geçtiği hakkında ufak ipucu verip geçiştirmek istedim . Çünkü çocukluğum ne kadar kötü olursa olsun iyi yönlerini ne kadar hatırlamasam da geçti gitti bir şekilde . Kendimde yaptığım şeylerden bir tanesi de geçmişe takılı yaşama olayını aşmış olmam sanırım . Geçmişten bir kimse ya da travma tetikleyici herhangi bir an olduğu zaman tepkisiz kalıp geçmesini bekliyorum . Çünkü herhangi bir tepki verdiğim zaman devamı geliyor ve koyduğum kurallar çiğnemiş gibi oluyorum . Çok da işe yarıyor, zamanında yapsaydım daha iyi sonuçlar elde edebilirdim. Neyse buradan pişmanlık konuşması yapmanın önüne geçmek için geçiyorum .

Bu haftanın konusuna gelirsek aslında kendimizi tanımamız ve kendi hakkımızda konuşma yapma durumu sanırım problemli bir konu benim için . Çünkü belli bir süredir söylediğim şeyi söylüyorum yani keşfediyorum kendimi . Hiç bilmediğim huylarım çıkıyor ortaya. Bundan şimdiye kadar yaşadığım ikili ilişkilerime gönderme yaparak şunu söylemek istiyorum . Yani iki insan arasındaki ilişkilerin karşılıklı uyuşan enerjileriyle alakalı ee benim zaten belli bir enerjim yokmuş, olduğunu zannettiğim bir enerjim varmış o yüzden doğru ya da yanlış , zamanlı ya da zamansız çoğu ilişkilerim olmuş ve bitmiş. İkili ilişkilerden kastettiğim aşk meşk olayları değil tek yönlü algılanmasın , aile ilişkileri , arkadaş ilişkileri vs ya da  algı yönetimi yapmayayım nereye çekmek isterseniz ya da neresine yorumlamak isterseniz oraya yorumlayabilirsiniz. Demem o ki kendimden bahsetmem yaptığım işten oturduğum yerden gün içinde yaptığım şeylerden ibaret. Aslından öyle değil kendimden bahsettiğim zaman ya da ilgilendiğim alanlardan da bahsetmek istiyorum ya da kendimi tanımladığım ne varsa ondan bahsetmek istiyorum.Ve benim bunları yapabilmem için belli bir zamna ihtiyacım var var .Okumam gereken çok kitap olduğu gibi.Önceden olsa tanışmam gereken çok insan demem gerekiyordu ama yakın zamanda şunu farkettim ki gerçekten insanlar yoruyor beni . Yani iki çift sohbet edebileceğim insan bulmak bile zor. Ya da var ben çok sohbet edilecek bi tip değilim ya da enerji karmaşıklığım hareketlerime yansıyordur bilemiyorum.


Taslak 2

Yazıpta yayımlamadığım ikinci yazıdan selamlar.

Bilmem kim bilir ne zaman yayımlarım bu yazığı ama daha sonradan okumak istiyorum çünkü ders çıkıyor genelde hep bana. Keşfetme falan filan demeyeceğim , gına geldi farkındayım ki bi duraksama da yaşıyorum kendi içimde. Baskıladığım duygusallık zorlamaya başladı beni artık. Dışa vurumum da genellikle öfke olarak oluyor ve çok fazla acımasız ve yıkıcı olabiliyorum bu konuda. Tam bir pasif agresif haller içerisinde dengelemeye çalışıyorum kendimi düşünün ne kadar yogu olduğumu.

Yine benim için iyi olacağını düşündüğüm bir kaç planlarda bulundum ama hesapta olmayan saçma sapan şeyler çıktı birden ve zaten pamuk ipliğine bağlı olan sukunetim kopmaya ramak kaldı. İzmire gittim bayram tatilinde , uzun zamandır da annemi görmemiştim epey iyi oldu. İşin alında erillik içinde büyümüş aynı ana ve babadan olmalarına rağmen bir tanesini taparcasına sevdiğim kuzenim ve kaç yaşına gelirse gelsin ehlileşmeyen diğer kuzenim. Sanırım insanları cehaletleri içindeki sırrı çözüp virüs gibi insanları etkisi altına almayı çözüyorlar ya da ben çok dirayetsizim. ( Yeni geçiriyorum blog sayfasına ve yazdığımdan zerre birşey anlamadım) Bir insan anca bu kadar eril anca bu kadar içselleştirilmiş fobilerle dolu ve bu kadar zamanında görmeden gelinmiş bir aşağılık psikolojisi olan biri gibi davranabilir. Aleti kabarsa bile etrafında kim olursa olsun asla rahatsız olmayıp sanki önemliymiş gibi gözlerimize sokarak gezebilecek kadar da saygısız kişilikten bahsediyoruz. Bu penis de ne lanet bir organ gerçekten . Bu yaptığım cinsiyetçilik farkındayım gerçi ama öğrenilmiş cinsiyetçilik değil en azından. Erillik, ataerklikten bıkmışlığın getirdiği bir cinsiyetçilik. Haklı bir savunma belki de bir öz savunma. Her türlü sanırım üzerine tartışılır.

Tatilim gerçekten sabır çekmekle, duymazdan gelmeyle, hoşgörülü olmaya çalışmakla geçti. Sert tepki vermek istemedim çünkü tara olmak istemedim. Hep kendimi telkin ettim ki bu durum benim için oldukça yorucu hale geldi. İzmirden erken dönüp Bursa'ya gittim ki  Bursa da oldukça yorucu geçti. Tatile diye çıktığım İstanbuldan hasta olarak geri döndüm. Anca kendime geldim ve bu sefer de bunca şeyi yaşamak zorunda hissettiğim ve neden aksiyon olmadığının verdiği pişmanlıkla içimde bir öfke büyüdü de büyüdü açıkçası.

Taslak 1

Kafamın aşırı dolu olmasından kaynaklı sanırım yaklaşık 2 aydır yaşamadığım kadar çok durgun hissediyorum kendimi bugün. Aslında durgun da değil de düşünceli gibi . Bu durumun depresyonla ya da manik hallerle zerre uzaktan ve yakından alakası yok çünkü ortada bir problem yok. En azından önceki zamanlarda yaşadığım şeyler gibi birine ya da bir olaya dayanmıyor . Kendimi keşfettiğimden kaynaklı sanırım fazla şey okudum ve kafam oldukça doldu. Bunu boşaltacak kadar aynı konu üzerine yoğunlaşmış bir kimseyle daha karşılaşmadığım için birazda olsun işin içinden çıkamıyorum.

Kuzenimle buluştuk geçen gün okuduğum queer kitapların karşıt düşüncelerini de okumamı önerdi ama bende biraz daha sindirmeliyim diye düşünüyorum. Genelde bazı şeyler değiştiği zaman hayatımda hep böyle oluyor . Bu sefer bilinçli farkındalık ile hareket ediyorum :)

Aslında bugün yazmak istediğim konu bu değildi fakat beni buraya yönlendirdi sanırım içinde bulunduğum düşünceli durum. Geçenlerde aklıma enfes bir fikir geldi. Yazıp içerik oluşturabileceğim bir şey ve yazmayı oldukça keyifli ve paylaşımlı bulduğum için yöneldim. SPOD ( Sosyal Politikalar Cinsel Yönelim/ Cinsel Kimlik Derneği) var İstanbul'da ve onun her pazar sohbetlerine gidiyorum ev arkadaşlarım ile birlikte.

Geçen Haftanın Konusu Romantik İlişkilerdi ve en çok üzerine konuşması gereken kişi bendim. Çünkü Zamanındaki ilişkilerimde neler olup bittiğine dair her türlü şeyi abuk bir dille anlattığım için burada , Başkalarının yanında da konuşabileceğimi düşünmüştüm. Öyle olmadı. Kendimde keşfettiğim bir noktada eskisi gibi yeni tanıştığım insanlarla hemen bir iletişi içerisine girmekte zorlanıyorum. Zorlanıyorum derken eskisi gibi her şeyimi ortaya koymadan sadece biraz dışarıda kalıyorum  ve bu durum aslında hoşuma da gitmeye başladı . Romantik ilişkiler anlayışım da değiştiği için üzerine biraz yazmak istiyorum.

Yani romantik ilişkilerde kendi düşünceleri ifade etmem gerekirse , eskisine nazaran daha mantıklı ya da daha nötr yaklaştığım bir konu. Çünkü zamanında herkese verebilecek olduğum sevgiyi kendime doğru kanalize ettiğimi hissediyorum .Bu durum oldukça rahatlatıcı ve kolaylaştırıcı benim açımdan. Sonuç olarak sevgili olamayacak kadar realist , fuckbuddy olamayacak kadar duygusal olarak tanımlıyorum kendimi eğer tanımlamam gerekirse. Aslında tanımlamak gibi bir zorunluluğum da yok o başka bir konu. Ne yazık ki bazı şeyleri paylaşma noktasına geldiğimiz zaman tanımlama yapmak zorunda kalabiliyoruz ki anlaşılır olsun. Bu tanımlama da anlaşılır olması için yapılmış bir tanımlama. Bir de daha basit bir anlatımla şuan kurmaya çalıştığım yeni hayatımda başka birinin sorumluluğunu almak gibi bir niyetim yok. Sanırım bu benim kendime koyduğum bir sınırlama .

Sınırlama demişken de bu haftanın konusu da sınırlarımız hakkındaydı ve sohbete giderken kafamda dönen noktalardan bir tanesi ' acaba sınırlama yapmak kendimi keşfetmemde engel oluşturuyor mu?' idi. Yardımcı olabileceğini düşünsem de tanımadığım bir çok insanın içinde bana sıra gelene kadar anlatılan olaylarda bazı tramvalarımın tetiklendiğini hissettim ve direk savunma olarak içime kapandım. Bu durum aslında orada olmaması gereken bir durum olsa da her şey akışkan ve insanlığın olduğu bir yerde her şey akışkan ve her şey olabilir her şey değişebilir. Kendimdeki değişimi gördüğüm zaman buna kanaat getiriyorum açıkçası.

Sınırlama derken belli bir süredir kendimi aradığım noktalarda bazı sınırlar koyduğumu fark ettim . Ne kadar olmaktan ve sınırlanmaktan bu kadar rahatsız olsam da bazı durumlarda gerekli olduğunu da deneyimledim. Mesela  geçenlerde bir arkadaşımla önceden konuşulan bir konu tekrar gündeme geldi. Bu konu biraz ince ve fikir ayrılığına düştüğümüz bir noktalardan bir tanesiydi ve tartışacağımızı hissettiğim için cevap hakkımı bir anda kullanmayı reddettim . Aslında bu birazcık manipüle edilme korkusundan ortaya çıkmış bir sorun gibi de olabilir. Arkadaşımı çok sevip onu kırmaktan çekindiğim içinde olabilir. Ve bunun gibi bir kaç olay daha var. Yine mesela belli bir zamandır hoşlanmadığım bazı kelimeler var , cinsiyetçi , sahiplenici , dayatıcı ve erillik üzerine olan tahmin etmesi zor olmayan iğrenç bir kaç kelimeler ve buluştuğum bir kişi tarafından bunlardan bir kaçını duydum ve yumuşak bir üslupla rica da bulunup rahatsızlığımı dile getirip dikkat etmesi gerektiğini söyledim. Tekrar kullandığı taktirde bulunduğum ortamdan uzaklaşıyorum. Çünkü keşfettiğim ve bulmaya çalıştığım bir benlik oluşturmaya çalıştığım bazı şeyler var bunları yaparken yıpratıcı olan hiç bir şeye tahammülüm yok. Bu da mesela koyduğum  sınırlamaların bir tanesi. Asıl sorun şu bu sınırlamaları  kendim için yaptığımı biliyorum ve pişmanlığım olmuyor ama sonrasında üzerine düşündüğüm zaman 'Acaba çok katı mı oldum ?' 'Çok mu egoistçe davrandım ?' gibi açıklama yapmak zorunda hissediyorum kendimi ve kendimi sorulama yoluna gidiyorum.Ardından kendi kendime sınırlamalar koyduğumu farkettim ve bu insanın kendine yapabileceği en kötü şeylerden bir tanesi bence.

Çünkü duygusal yanımı hiçe sayarak hareket ettiğimi de düşünmeye başladım.