18 Aralık 2013 Çarşamba

Sonuç,. Gelişme.. Giremedi... -Jack

Kısacası doktordan yediğim kazıktan ( kazıkta sayılmaz aslında ) sonra hiç bir şey yapamaz oldum. Ne biriyle konuşasım ne biriyle görüşesim var. Yazdığım bloglara baktım da değişmişim bayağı. Biriyle sevişme ihtimalimi bile düşünemez oldum. Eski Jack , o Jack değil artık. Günde kaç kişiyle yatıyordum, günde ne kadar gereksiz kelime kullanıyordum. Önceki bloglarımı okuduğum zaman bile gülmeyip acıyorum kendime.

İşte doktorun beni terk etmesinden sonra tepetaklak olan hayatım. İçim rahat. Aşkı en güzel haliyle yaşadım. Elimden gelen her şeyi yaptım. İçip içip evine gittim, küçük küçük notlar bıraktım onun gittiği yollara , posta kutusuna. Oturduğu apartmana baştan aşağıya onun sevdiği parfümümü boşaldım. Ağladım, yazdım, çizdim, rüyalarımda göreyim diye günlerce uyudum. Kahvemi soğutacak kadar onu düşündüm. Havalar soğumasın hasta olur die dualar ettim. Twitter hesabına girip F5 tuşunu yalama yaptım. Fotoğraflarımıza bakıp bir sigara içtim. Dinlediğimiz müzikleri ağlaya ağlaya , bağıra bağıra söyledim. Yaptığımız sexin , denediğimiz pozisyonların hayalini kurup mastürbasyon yaptım. Hayaliyle yapılacak bütün her şeyi yaptım. Ama hiç kötü bir şey söylemedim. -Canı sağolsun- dedim., -sıkılmıştır - dedim , -benden daha iyisini bulmuştur - dedim. Şükrettim yine yaşadıklarıma. İlk defa tattım bazı şeyleri çünkü. İzmir tatali , çilekli şarap , Sıla'nın Vaveyla albümünü bile ilk onunla dinledim. Daha bir sürü şey...

Beni terk ettiğinden beri kimseyle sevişemedim. Bi ara  deneyeyim dedim olmadı. Yabancı bir koku , yabancı bir yüz , yabancı eşyalar , her şey yabancı, kaybolmuş çocuk gibi camdan dışarı bakıp ağladım adamın yanaında. Yapamadım. Başka biri değsin istemedim bedenime, başka birinin yatağında kan ter içinde kalmak istemedim. Yapamadım işte. Hiç bir zaman o günkü kadar acınası hissetmemiştim kendimi.Bir daha denemedim zaten. Unutmak istemiyorum doktoru. Melankolik olabilirim. Fakat hatırlamakta istemiyorum. Çalıştığım yerdeki müdür çok fazla benziyor . Evrenin işine bak.

O kadar götlük yaparsam, bütün sevgililerimi aldatırsam tabi ki böyle şeyler yaşarım. Bu da evrenin - al sana- deme şekli sanırım. Olsun yine de iyi ki yaşadım. Şu yazdıklarıma bak nasıl bir insan haline geldim. Diyorum ya doktorla barışmam diye. Dün gece rüyamda gördüm. Kalabalık bir ortamda üzgün üzgün bana bakıyordu. Ardından oradan ayrıldım ve kümes gibi bir yere gidip beyaz güvercin sevdim. Barışmak demekmiş beyaz güvercin. İçimde yine de bi umut..

Aslında tamamen egom için istiyorum. Dönse barışmak istese barışmam herhalde . İçip evine gittiğim gün o evde o çocukla bastım ya , barışsam ben nasıl o eve gireceğim . O koltuklarda , o yatakta  eve gelen onlarca orospunun soluduğu havada nasıl durabilirim. Duramam herhalde . Şimdi bile midem bulandı. Ama dönmek istesin bana . Hevesim kazar en azından. Hadi o eve gelen orospuları takmıyorum diyelim. Beni terk  ettikten sonra eski sevgilisi için attığı twitleri nasıl halledeceğim bilmiyorum. Ben neyi düşünüyorum hey Allahım. Ne o döner, ne de ben bunları atlatmak için uğraşırım.

Neyse anlatacak çok şey var da yarım kalsın bu sefer de....




                                                       Bağımlısı olduğum gerçeği...


28 Kasım 2013 Perşembe

Değişiyor İnsan... -Jack

Bitmiş bazı şeyler var elimde.Mutlu bi ilişki, boş bi sigara kutusu, kalmayan bi umut, fincanda soğumaya mahkum kalmış kahve ve aldığım ilk dakikalarda sonuna hazırlamak için başlamadan önce sonunu okuduğum beş altı kştap.

Birini sevme isteği uğrasada ara sıra aklımdan çıkamayan doktor engel olabiliyor hala. Koli bulmak için girdiğim sitede aldatıyormuşum gibi hissedip çıktığım dakikalarda yazıyorum.Doktorla olan ilişkimin sonuna hazır değildim henüz ve hayat sonunu hiç beklenmedik zamanda çıkarttı karşıma.Daha çok güçlendim ve daha fazla anladım bazı şeylerin değerini. Yalnızlık daha iyi bir şey sanırım benim için. Telefonum hiç çalmıyor. Fakat her gece sarja takıyorum. Yalnızlığıma eşlik eden şarkılar sağ olsun. Yalnızım ve kendimle uğraşmaktan başka hiç bir şey yapmıyorum. Ne arayanım var ne de soranım. Kim kimle ne yapmış, kime ne olmuş ya da başkalarının dertlerini dinleyip yapmacık yapmacık 'olsun canım geçiyor her şey' demek zorunda kalmıyorum.

 Biraz uzun oldu sanırım yazmayalı. Aslında gün içinde kafamda devamlı başlangıç yaptığım yazılar var. Kağıda dökemesem de yazıyorum. Kendi içimdeyim uzun zamandır. Bu durundan git gide zevk almaya başlıyorum ayrıca. Tek sorunum ailemin ara sıra gereksiz tartışmalarına kayıtsız kalamayışım. Sorunda neden onlara bir şey anlatmıyormuşum..

Eski ben ben değilim. Günde üç dört kişiyle yatamıyorum. Hatta doktor beni hayatından def ettiğinden beri elime kimsenin eli değmedi. Bir süre daha değeceğine benzemiyor. Hala iş yerime, dershaneme, evimin nerede olduğunu bilmediği halde geleceğine inanıyorum. Hayali kuruyorum desem daha doğru olur.
 Hayal işte bir gün olur mu bilmem. Ne kadar hayal kursam da olsun istemem. Ne yapacağımı bilmiyorum çünkü. Daha biraz önce aklımdaki doktor olduğunu bildiğim için kendime ihanet ettiğimi düşünürken, size doktorun koli aradığı profili gördüğümü söylemedim. Gördüğüm zaman bile ne yapacağımı bilemedim. Eğer bir gün karşıma çıkarsa beş dakikalık zevk için arayış yaptığı sitelerde bana göndermek için çekindiği fotoğrafları yayınladığı için laf sokabilirim. Belkide ağzımı açmam. Pek millete laf anlatmıyorum artık. Susuyorum ve onlar istediklerini düşünüyor. Güzel bir hediye bence. Kıymetini bilmeleri dileğiyle...

Her neyse. Böyle eskisi gibi götlü göbekli şeyler yazamayınca bi tuhaf oldum. Edebi nitelikli cümleler kurunca kendimi yeni ergenliğe  girenler gibi hissettim.Bilmiyorum belki de senin böyle düşünebilme ihtimalinden kaynaklı. Olgunlaşmış da olabilirim..

 Öyle bi kazık yedim ki. Aslında iyi oldu. Yediğim kazıktan dolayı eğilmem artık her şeye. Doktor... Bir yandan da düşünüyorum doktor bana kazık atmadı ki diye. Soğumuş olabilir, sıkılmış olabilir, eski heyecanı alamıyor olabilir yada her neyse. Gayet normal ayrılmak istemesi. Kimse karşısındaki mutlu oluyor die mutsuz olmak zorunda değil. Doktorla tanışmadan önceki halime bakıyorum da yatmadığım adam kalmadı Bursa'da. Bütün hayatım sex üzerine kuruluymuş. Şimdi öyle mi? Vallaha değil. Biriyle sevişme olasılığımı bile düşünemiyorum. Uykum kaçtığı zamanlarda yaşadığım sex anılarını düşünür ya da abazanın biriyle uykum gelene kadar sex muhabbeti yapardım. Şimdi onun yerine uykum kaçtığı zaman kalkıp ya kitap okuyorum ya da test çözüyorum. Bunlar iyi şeyler bence. Çeki düzen verilmiş bir hayat işte. Birde şu üniversiteyi kazanıp loş ışıklı odamda Sıla'nın vaveyla albümünü dinlerken acı sade kahvemi yudumladım mı tamamdır. Şarap da olabilir. Çileklisinden.

Doktora soracağım diyorum ya bir gün karşıma çıkarsa o bana gönderdiği fotoğrafları sitelerde yayınlamasının hesabını. Sırf anılara ihanet etti diye soracaktım ama bende yaptım aynı ihaneti. Eve eski  kız arkadaşım geldiği zaman doktorla yaptığımız her şeyi yapmadık mı? ayrı boku ben de yedim. O yüzden şimdi fark ettim de bunun yüzünden doktora hesap soramam. Neyse zaten ne o benim karşıma çıkar ne de ben o karşıma çıktığı zaman ağlamamak için kendimi zor tuttuğum zaman bunun hesabını sorarım. Belki de ağlamam bilmiyorum.

Neyse yine doktora bağladım yazıyı. Hiç öyle bir amacım yoktu oysaki. Hadi bakalım birazdan sabah ezanı okunacak bari bir kaç saat uyuyayım da dershaneye gideceğim oradan da işe. Yazıyı Ahmet BATMAN'ın bir kaç cümleleriyle bitireyim.

'..Şimdi her şey fincanda soğuyan bir kahve kadar tatsız. Ve hiç bir yazı sana yazılmadı, senin yüzünden yazıldıysa haberim yok.....'

15 Kasım 2013 Cuma

Anılar Aynı, Kişiler Farklı.. -Jack

Kendimi sorguluyorum devamlı. Bu yüzden kaç gündür kitap yüzü görmedim. Nedenini bilmiyorum ama gidip geliyorum kendi içimde devamlı.

Bundan iki sene öncesine gidelim hatta daha fazla. Ben daha kendimi kabullenmemiş eşcinsel kimliğimle kızlarla takılıp bir yandan da erkeklerle yatıp kalkan bir ergen olarak hayatıma devam ediyordum. Size bu bundan hiç bahsettim mi bilmiyorum ama  göstermelik kız arkadaşlarım olmadı hiç. Kız arkadaşlarım oldu ama göstermelik değildi. Hatta iki buçuk sene süren uzun ilişkilerim bile vardı.

Çıktığım süre içinde el ele dolaşmalar, yanaktan öpmeler falan ama daha ilerisine gitmedi iç bir zaman. Bir ara olur gibi oldu midemden gelen sesler sonrası erekte olmadığımı farkedince olmadı.

Daha sonrasında hayatıma birisi girdi. RİCKY. Aradan bir hafta geçmeden bir kızla tanıştım. Benden bir yaş küçük esmer bir kız. Ricky'e aşık olduğumu sanınca kızı terk ettim ben. Hemde inanmayacaksınız belki ama Doktorun bana dediği lafların aynısıya. Kız beni ıssız adam sanıyor bende doktoru öyle nitelendiriyorum . Zincir gibi bi olay. Kız hala seviyor beni biliyorum. Bende seviyorum ama herhangi bi kızı sevdiğim gibi. Doktoru sevdiğim gibi sevemiyorum işte.

Ama  kızla da böyle buluşunca yaptığımız şeyler geliyor aklıma, film izlemelerimiz,gezmeler, fotoğraflarımız falan olabilir ama onun istediği gibi değil. Herneyse nerden geldik buraya.

Biliyorsunuz Doktorun beni terk edişini yediremedim. Yıprandım,dağıldım,üzüldüm.. Birde beni arayan devamlı özel numara vardı biliyorsunuz . Bu kız olma ihtimali yüzünden aradım bi gün. 'Eğer sensen bendeki değerini kaybedersin sen yaptıysan yapma sakın böyle birşey' dedim. O gün aradığımdan beri attığım berbat twitlerden şüphelenip 'iyi misin?' die mesaj attı. Cevap verdim haliyle. Çünkü bu kıza 'Sen benim en son kız arkadaşım olacaksın söz veriyorum' demiştim. Kendimi de kabullenince bu kızdan sonra hiç bi kızla konuşmadım. Sözümü tuttum. İleride de tutacağım.

Bu kız mesaj atınca doktorun bana dedikleri geldi aklıma. Üzüldüm mü yoksa beni sevdiği için egom mu tatmin oldu anlamadım ama konuşuyorduk kızl bir süredir. Hiç bir şekilde umut verici birşey söylemedim.Sonra buluşma olayları falan oldu. Bize geldi bi sabah. Doktorun hazırlayıp yatağa getirdiği kahvaltının aynısını hazırladım. Kahvaltı yaparken film izledik televizyondan. Sofrayı toplayıp bulaşıkları yıkattım ona.. Doktorun evinde de ben yıkardım . Doktor hazırlardı ben yıkardım. Aynı şeyleri yaşadık. Roller değişikti ama olsun. Hiç konuşmuyoruz ama aradan iki sene geçmiş benim aklımda Doktor onun aklında ben ve benim Doktorla olan anılara ihanet etmemin verdiği suçluluk duygusu. Ne konuşabilirdim ki. Doktoru ne kadar sevdiğimi mi anlatacaktım. Daha eşcinsel olduğumu bilmiyor. Gerçi otobüse bindirirken söyledim. Dur oraya da geleceğim.

Bulaşıkları yıkattım. Bu arada kaçıncı kahvemi ve sigaramı içiyorum bilmiyorum. Kızın çizim ödevi  varmış .Benimde çizimin iyidir. En son çizdiğim resim Doktorla çekindiğimiz ilk fotoğraftı. O anıya da ihanet ederek kızın çizim ödevini yaptım. Sıra geldi ıslak keke. Islak keki o yapmaya kalktı çırpıcının tuşuna parmağı yetmediği için yardım etti. El ele değeceğiz diye tutmadım. Ben çırptım o malzemeleri ekledi.

Yaptığım en güzel ıslak kekti. En son Doktorun doğum gününde yapmıştım. Tek başıma üzerine mum koyup üflemiştim. En son o zaman yapmıştım. Şimdiki çok güzel oldu. Doktorun yaptığı gibi olmasada olsun. Sinirden ve gerginliğimden bütün keki yediğimi söylemeden geçemeyeceğim. Islak keki yedik. Kız konuşmak için fırsat kolluyordu.Bende konuşalım ben bitsin die 'konuşmak için beni bekleme ben konuşmuyorum bu aralar. Anlatacak pek birşeyim yok' dedim. Oda konuşmak istemedi. Hala içinde umut olup olmadığı sordum ağlamaya başladı. Sessiz sessiz ağlıyor ama.

Hava da bayağı esiyor. Yine tepede dolunay. İçimde ince bi  t-short var. Montumu çıkarttım verdim. Kalktı ayağı ağlaya ağlaya ' al hasta olacaksın' dedi. Almadım. Sarıldım kıza. Kız daha çok ağladı. Kokumu içime içine çektiğini hissettim. Bilirim ağlarken sevdiğinin kokusunu koklamak nedir. Doktor beni terkederken yalvarmıştım 'beni bırakma' diye. Kollarında ağlarken kokusu geliyordu. Onun kokusunu soluyordum daha çok ağlamak geliyordu içimden. Ve hiç bir koku beni bu kadar oksijene düşman etmemişti.

'Sana söylemediğim birşey var. Söylesem belki beni unutursun. Belki de nefret edersin bilmiyorum.Ama söylemeliyim bence. Çok şey yaşadım ben. İlk okulda dalga geçtiler, lisede arkamdan konuştular. Devamlı sakladım herkesten. Ailem öğrendiği zaman bile annem sevmedi beni eskisi gibi. eni sevmen hoşuma gidiyor. Bi kız olarak farklısın benim için. Beni sevdiğin gibi sevemiyorum ben seni. Bir tek seni değil bütün kızlara karşı böyleyim. Değişirim sanıyordum eskiden. O yüzden birlikteydim seninle ama olmuyo işte. Lanetlenmiş gibiyim. Böyle yaratıldım. Hani sana diyordum ya yazın İzmir'den gelince böyle değiştim diye yok öyle birşey. Benim sana yaşattıklarımın aynısını bende yaşadım. 19 Eylül'de  terk edildim bende. Uykusuz kaldım,yemek yiyemedim, su içemedim. Yalnız kaldım ve hala yalnızım. Bir arkadaşımdan bahsettim ya sana Doktor diye. O arkadaşım değil eski sevgilim o benim. Ben erkeklerden hoşlanıyorum. Eşcinselim ben. Benden nefret et,hatta vur bağır çağır ama kimseye söyleme. Başkalarının bana ibne demesini kaldıracak değilim. Baksana 78 kilodan 60 kiloya düştüm toparlanmalıyım. Ya da söyle rahatlarsın belki. Teşekkür ederim bugün için. Hiç Doktorun yokluğunu hissetmedim. Sadece onunla yaptığımız şeyleri seninle yaptık.Islak kek,kahvaltı falan. Anıların yerini seninle alsın istedim. Sen seviyorsun çünkü beni. Artık doğru yerde anılar. Konuşsana,ağlayada bilirsin. Susma korkuyorum' dedim.

Yüzüme baktı sonra dudaklarıma baktı öpecek gibiydi. 'Yapma' dedim. 'Ben değilim öpeceğin kişi pişman olursun. Keşke başta söyleseydim. Ama korktum. İnsanların laf söylemesinden korktum .Sandığın kadar güçlü değilim ki ben'

Sarıldı sıkı sıkı..

'Senden nefret etmiyorum.Nasıl nefret edebilirim ki. Sadece kırgınım, şuan eve gidip yatmak istiyorum saat on olmuş zaten. Yarın nasıl uyanırım bilmiyorum. Belki yıkılmış,belki mutlu,belki de seni unutmuş olarak. Bilmiyorum işte. Hayırlısı olsun artık. Seni sorduğum herkes-değişik çocuk o biraz- demişti. Sebebi buymuş demek ki. Keşke yaşamasaydım böyle birşey. Kırgınlığım hiç geçmez emin ol. Kimseye de söylemem merak etme. Böyle birşey nasıl söylenebilir ki. Ağlama hadi. Gidelim' dedi. Otobüse bindirdim ve gitti.

Şimdi nasılım. Önümde son sigaram, soğumuş bir kahvem ve etrafa boş bakışlarımla size yazıyorum. İçim niye buruk anlamadım. Doktorla olan anılarımıza ihanet ettiğimiz için mi? Yoksa bir sevenimi kaybettiğim için mi ? Bilmiyorum. Ama sorgulamam herhalde artık kendimi.

KENDİME NOT
Bir daha kahveni soğutacak kadar kimseyi düşünme, soğuyunca tadı bi kötü oluyo kahvenin.

OKUYUCUYA NOT
Uzun yazdığım için bana küfür etme ne olur. Doktorla tanıştığımdan beri bir tek size anlatıyorum herşeyi. Sevgiler.

8 Kasım 2013 Cuma

Ne Yalnız Ne De Yanlışsız... -Jack

Bok gibi giden ama bu durumdan oldukça mutlu olduğum hayatımda yaptığım güzel şeyler de var. Gönüllü olarak çalıştığım bir sivil toplumundan edindiğim çevreden bir teklif geldi. Eşcinsel olduğumu bildikleri için 'Serbest Kürsü' die bi programda eşcinsellerin yaşadığı ayrımcılık için konuşma yapmamı istediler. Bende yazdım ve okudum. Çok heyecanlıydım küsrüde. Bir yandan beni buradan kovacaklar korkusu bir yandan da kapıdan her an Doktorun girme ihtimalinin verdiği hayallerle başladım konuşmaya...

AYRIMCILIK.

Ne kadar lanet bi durum bu yaşadığımız. Yalnız olmadığımı biliyorum. Keşke yalnız olsam da sorun sadece bende olmuş olsa. 

İlk defa böyle bir şeye kalkışıyorum. Ayrımcılık üzerine konuşmak, bir şeyler anlatmak. Annem duysa yine hıçkırıklara boğulur.

Kendimden bahsedeyim biraz. Adım Jack, alkolik bi baba yüzünden hiç aile huzuru görmemiş, sarhoş bir gecenin ürünü olan bir eşcinselim. Hala daha aile huzuru diye birşey görmedim. Homofobik  ve muhafazakar bir ailem var. Homofobiklik nedir? Muhafazakarlık nedir? Ayrımclık nedir? Bilmek istemediğim şeyler. Malesef bir eşcinsel olarak hepsini yaşayarak öğrendim. Öğrenmeye zorlandım daha doğrusu.

 Aileme açıldığım gün bütün hayatım değişti. Annem ağlamakla yetindi. Abim üniversiteye gidene kadar kimseyle görüşmemem gerektiğini, babam ise erkek arkadaşımla nasıl seviştiğimi sordu. Aileme söylediğim tek şey 'aile baskısı yüzünden evlendirilen eşcinsellerden olmayacağım' dememdi. Bir daha evde ne eşcinsellik ne de açıldığım gece konuşuldu. Annem hala gizli gizli ağlar. Abimle hiç anlaşamıyoruz bile. Baba desen bi haber zaten..

 Her eşcinselin yaşadığı gibi kolumdan tutup psikoloğa götürüldüm. Onca para vermelerine rağmen duymak istedikleri şeyi duyamadılar. Onlarda inanmamayı seçti. Çünkü bizim kütük doğuda ve doğudan eşcinsel bir birey çıkmaz , çıkamaz..

Onlara kalsa böyle şeyler yurt dışında olur. Her neyse. Kabullenmediler ama hiç de normal olmadı  hiç birşey. Anneniz eskisi gibi içten sarılmıyor size ve en ufak bir sorunda 'Ne yapacağım ben bu ibneyle' lafları havada uçuşuyor. Abim ise hasta olduğumu düşünüyor fakat bana hasta gibi değil de bir pislikmişim gibi davranıyor. Eşcinsellik hastalık değiş tabi ki ama hastalık olsaydı hasta bir insana böyle davranan bir zihniyetin sağlığından bahsedermiydik ? Tek benim abim değil çoğu toplum böyle.

Bir de eşcinselim ben dediğiniz zaman bir yerde birden 'müslüman mısın ? ' sorusu geliyor peşi sıra. Doğrudan cehenneme gideceksin diyerek cehenneme gidiş biletini keser gibi konuşuyorlar ve insanların ağızlarına sakız oluyorsunuz.

Eşcinsel doğmayı ben istemedim. Ailemi, göz rengimi, saç rengimi ben istemedim. Eğer dünyaya tekrar gönderilecek olsam ve bana sorarlarsa 'Nasıl gitmek istiyorsun' die eşcinsel olarak gitmek istemem. Çünkü kimse istemez toplum tarafından dışlanmayı, hiç evlenemeyecek olmayı, çocuk sahibi olamayacak olmayı istemez.

Cahil bi toplumuz. Erkeklerimizle övünen bir toplumuz. Bu yüzden eşcinsel erkekler, transexuel bireyler ayrımcılığa daha çok maruz kalıyor diye düşünüyorum.  Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemem. İnsanı insan olduğu için  niye yargılayamazlar ki. Gerçi Türkiye'de eşcinseller bırakın insan olarak yargılanmayı canlı oldukları için bile yargılanmıyor. Bakınız amcası ve babası tarafından öldürülen AHMET YILDIZ davasına, bakınız İstanbul'da vahşice öldürülen DORA'nın davasına hangisi sonuçlandı ? Sonuçlanan tek birşey var oda insanların lafları. 'Kesin çok para istemiştir o haline .' 'Kim bilir ne yaparken öldürüldü.' vs vs bir sürü kendileri gibi ucuz bir ton laf.

Bursa'da ki eşcinsellere karşı olan homofobik hareketin ne kadar fazla olduğunu tahmin etmeniz  çok zor olmasa gerek. Bunun sebebinin altında yatan temel sebeplerden bir tanesi eşcinsel kesimin ataerklik sırafına uygun olmayışı. Bir diğeri ise Bursa'nın evliyalar şehri olarak bilinmesi.

 Bunun en büyük örneği Bursa'da açılan GÖKKUŞAĞI DERNEĞİ'nin eşcinsellik yürüyüşüne texaslı grupların engel olması. GÖKKUŞAĞI DERNEĞİ valilikten izin almalarına rağmen iki adım bile yürüyemediler. Çünkü Bursa Esnaflar Derneği ile texaslıların engel olması. Aile yapısını bozuyormuş. Kendi cinsine aşık olan ve birlikte olmak isteyenler nasıl aile yapısını bozabilir.Aşk ne zamandan beri aile yapısını bozuyor. Eğer aşkın aile yapısının içine karıştıracaksak, televizyonda yayınlanan özendirici ve bir o kadarda karmaşık hetero aşk dizilerin aileler üzerindeki etkisini konuşalım.

En önemlisi aslında aşkın cinsiyetinin olmadığını homofobik kesime anlatabilmek. Bir de şöyle birşey var. Protesto için toplanan texaslı grubundaki insanların çoğusu birlikte olacak kız bulamadıklarında erkeklere yönelen sapkın kesimler.

Gizliyorlar çünkü sapkın olduklarının farkındalar.
Engelliyorlar çünkü kendi pislikleri ortaya çıkar diye korkuyorlar.

 Türkiye'de dokuz milyon tane eşcinsel yaşıyor. Bunlar sadece kendisini kabullenmiş insanlar. Aile baskısı yüzünden evlendirilmiş ve bastırılmış insanlar hariç.Heterolardan fazla değiliz ama bizde varız..

İş eşcinsellik haklarına geldiği zaman nedense Bursa evliya şehri oluyor. Ama ne zaman Bursa denilirse afedersiniz 'ibne şehri  orası' gibi laflar geliyor arkasından. Bursa evliya şehriymiş sorsanız hiç birinin ismini bilmezler. Lafa gelinse herkes müslüman zaten bu ülkede.

Aslında Bursa'da eşcillerin maruz kaldığı ayrımcılık hakkında konuşuyoruz ama bana kalırsa insan hakları için çabalamayan bir devletin eşcinsel hakları için yapılan bu kadar çalışmayı göreceğini sanmıyorum.Yanlış yerden mi başladık bilmem de yine de çabalamak güzel şey.

 Daha ne söylesem bilemiyorum. Bursa eşcinsel şehri olsa bile o kadar bastırılmış ki. Burada böyle konuşma yapmak bile mucize gibi geliyor.

Şunu söyleyerek bitirmek istiyorum: 

         Lezbiyen, Gay , Bisexuel, Transexuel, Travesti, Asexuel ve Heterosexuel  bireyler hepimiz insanız.

         LGBT bireyler ne yalnız ne de yanlış.....

                                                                            Saygılar...

-Sonuda kadar okuğun için teşekkürler okuyucu. :)

1 Kasım 2013 Cuma

Gelme Anıların Ahını Alırız.. -Jack

Selam millet...

Devamlı aynı şeyleri söylediğimin farkındayım. Yazamıyorum eskisi gibi. Boktan yaşıyorum çünkü. Mutluluğumu her türlü anlatabilirim ama iş üzüntüme gelince değişiyor herşey. İnanmıyorum artık kimsenin samimiyetine. Kimse yaşamadan anlayamaz çünkü.

 Ya boşver deniyor ya da takma deniyor anlatınca. Bende biliyorum takmamam gerektiğini ama öyle olmuyor işte. Uyumaktan korkar olmuş vaziyetteyim. Ne zaman uyusam doktoru görüyorum . Aynı zamanda ne zaman onu görsem rüyamda akşamına özel numara arıyor. Konuşmuyor hiç. Dinliyor beni dinliyor sonra kapatıyor yüzüme. İki akşamdır ben kapatıyorum yüzüne.

Sırf onun olma ihtimali yüzünden konuşuyorum. Özel numaralara kapattım sonra tekrar açtım. Ama kapatacağım. Geçti çünkü artık. Yaşamanın yolunu buluyorum yavaş yavaş. Hikayeler  kuruyorum kafamda. Sonu olmayan, yarım kalan. Bırakıyorum yarım. Sonunu yaşayamam hikayede olsa. Mutlu son yazacak kadar da gücüm kalmadı açıkcası.

Kendisine ıssız adam zanneden biriyle nasıl bir son yazılabilir ki. 19 Ekim doğum günüydü. Hiç birşey yapmadım. Ne aradım ne de sordum. Oturdum bütün gün evde ders çalıştım. Ders çalışmakta rahatlatıyor galiba. Akşam özel numara aradı yine. Konuştum konuştum ve yüzüne kapattım. Kim olduğunu bilmiyorum. Beni özel numaradan arayacak kimse yok çünkü. Çoğu kişide numaram bile yok. Arayacak olan insan direk de arar o yüzden özel numaralara kapattım numaramı. Biraz önce ınstagramda paylaştığı fotoğrafa baktım. Top sakal bırakmış. Çok tatlı olmuş piç . Hayatımda hep ayrı bi yerde kalacak olması çok güzel birşey.

Aslına bakılırsa dönmesini bile istemiyorum artık. Dönse kabul etmem. Böyle o kadar iyiyim ki. Bok gibi yaşıyorum ama kendi başımayım. Güzel bir işim, işimin karşısında dershanem ve sakin bir hayatım var. Bazı şeylerin farkına vardım diyebilirim. Düşündüm de kendim için ne yaptım. Kendime bir hayat kurmak için uğraşıyorum şimdi. Hiç çalışmadığım kadar ders çalışıyorum. Eskiden doktorum aklıma gelmesine sinir olurdum. Şimdi ise 'aklıma gelişini seveyim, nasıl da darmadağın ediyorsun beni' modundayım. Sessiz sedasız yaşıyorum.

Geçenlerde eski gay arkadaşlarım geldi çalıştığım yere. Ayrıldığımı yeni öğrendiler üzüldüm falan dediler de pek aldırış etmedim. Gerçi ayrılmadık ki biz o beni hayatında istemedi bitirdi kedince. Ama benim hayatımda hala biri var. Doktor benim hala hayatımda. Sadece düşünüyorum. Bu da yetiyo. Özlemedim mi özledim. Mutluyum yine de. İlla mutlu olmak içinde başka birine ihtiyacım yok. Annem de yazık hala ne olduğunu bilmiyor. Sıçtığım boka kadar anlattığım annem birden hiç birşey anlatmayınca ne oldu die sormaya başladı. Anlatmayınca da sen çok değiştin falan filan.

Canı sağolsun. Daha çok yazacaktımda   düğümlendi birşeyler. Çözülünce yazarım.

Kendime not: Bir gün ahşap evimin balkonunda güneşin batışına karşı kahvemi yudumlarken şuan ki halime tebessüm etmek dileğiyle....


16 Ekim 2013 Çarşamba

Başlık Bulamadım... -Jack

Çok fazla yazasım var..

Bir  o kadar da susasım. Çok zor günler yaşıyorum. Hiç böyle olmamıştı. Çok şey yaşamak bir şey katmıyor insana hepsi birbirine benziyorsa. Farklı bir şey yaşadım gelin görün ki enkazlarım her bi yanda..

Yapmayacağım şeyler yapıyorum. Yapmaya da devam ediyorum. Beni de anlamak lazım. Onca piçlikten sonra durulup birine bağlanırsan tabi ki peşini bırakmıyorsun. Filmlerde olur ya hani içip içip gidersin sevdiğinin evine  kapısını yumruklarsın falan. Aynen öyle oldu. Bigün içip içip gittim doktorun evine. Gittiğime pişman da olmadım ama onu o halde görmek canımı sıkmadı değil. Hala uykularım kaçar bir daha gelmez...

Eve bi gittim ayakta zor duruyorum ama. Sarhoş olayım die hızlı hızlı içmişim birayı. Gözler kedi amcığı gibi ağlamaktan. Kapısına dayandım. İlk başta güldü. Sonra kapıya çıktı arkasından kapıyı kapattı. Meğerse beş dakika önce siktiği orospu çocuğunun giyinmesi için vakit kazanıyormuş. Bende başladım söylenmeye. Aslında sadece biraz dayanma gücü ödünç almaya gitmiştim. Bende pek kalmamıştı. Dayanma gücü vermedi de aklıma başıma getirdi.. Ne kadar sağlıklı orasını bilemem. Apar topar çocuğu gönderdi evden. Bende bu sırada çocuğa küfürler ediyorum falan. Neyse çocuk gitti. Doktor gitti kahve yaptı bana. İçirdi zorla. Ben hala salak gibi sarılayım öpeyim hiç gitmeyeyim derdindeyim. Bendeki de salaklık işte. İki hafta olmuş terkedileli adam başka götlerin peşinde ben hala sarılsam öpsem düzelir die düşünüyorum.

Neyse sarılayım dedim. Yanaşmamla uzaklaşmam bir oldu. Kokusu sinmiş çocuğun. Sarılamadım. öpeyim dedim olmadı. Bağlı kalamıyorum kimseye diyor. Yapacak birşeyim yok. Onu da anlamak lazım. İlk cinsel  deneyimini 18 yaşında yaşamış daha 21 yaşında Tabi ki hevesini alması lazım her şeyden. Heves için beni harcadı orası ayrı bi durum...

O gece faceden sildi beni. Eve geldik kafamı toparlayınca aradım açmadı. Sonradan aradı. Başladım konuşmaya.' Beni yanlış tanımanı istemem. Yapmayı düşünüyordum uzun zamandır böyle birşey. Yapmasaydım pişman olurdum. Elimden gelen herşeyi yaptım. Olmuyorsa yapacak birşey yok. Zaten barışsak bile hiç birşey eskisi gibi olmaz. Anılara yazık olur. Hep hatırlayacağım yaşadıklarımı. yaşadıklarımızı. Bu devirde evlat acısı unutuluyor. Seni de unuturum elbet. Sadece birşey isteyeceğim bana yaptığını kimseye yapma. Kimse benim gibi salak olmaz. Bi ah ederler altından kalkamazsın. Hatırladığım herşeyin farkındaydım. Canın sıkılırsa yada herhangi bir şey olursa arayabilirsin beni. Arkadaş gibi olmaya çalışırım daha fazlası olmaz artık. İyi geceler.... '

O gece uyuyamadım. İçmeme rağmen gram uyku uğramadı. Bir kaç gün zorluk çektim. Sonra işten aradılar. İşe başladım. Dershaneye kayıt oldum. Sakin sakin yaşıyordum. Aklımda tabi ki. İyice içime kapandım. Kimseyle konuşmuyorum, derdimi anlatmıyorum. Çoğu arkadaşımın telefonlarına cevap vermiyorum. Zor günler yaşadım hala daha yaşıyorum. Geçecek elbet. Tam düzeldim diyorum kendime söz geçiyorum derken. Bir gece kendi sesime uynadım uykudan. Rüyamda doktor beni arıyordu ve 'sadece birşey söyleyeceğim sonra kapatacağım' dedi . Bende 'eee' dedim. Kendi sesime uynadım. Hatta rüyayı gördüğüm zaman Hollandadan arkadaşlar gelmişti onlara falan anlattım. Akşama telefonum çaldı beklemediğim anda. Şaşkınlıkla bi gittim özel numara. Açtım konuşmadı.. Ağlama sesleri geliyor. Bende işi dalgaya vurdum bari müzik falan dinlet eğer böyle susacaksan falan dedim.. Yine cevap gelmedi. Sonra kısık bi sesle 'konuşamayacağım galiba' dedi kapattı telefonu yüzüme. Erkek sesi olduğu belli. Hattımı değiştirdiğim içinde telefon açıp ağlayacak erkek yok. Tek erkek var DOKTOR....

Çok şaşırdım. Kendime gelemedim bir süre. Hala aramasını bekliyorum. Instagramdan, twitterdan bakıyorum ara ara. Tamam hadi her zaman olsun. Bakıyorum işte sadece. Acıklı acıklı şeyler paylaşıyor ara sıra. Bazende mutlu şeyler. Yeni fotoğraflar eklemiş. Saçları uzamış falan. Gülüşüde değişmiş biraz. Zoraki gibi geldi bana ama ben herşeyi yanlış anlamakta üstüme yoktur.. Beni aradığına mı sevinsem yoksa ağladığına mı üzülsem bilemedim. Mal gibiyim yine. Birde abim geldi bugün oda sorup duracak ne oldu diye. Birde onunla uğraş.

Dün daha zor bir gündü benim için. Doktorla ilk
fotoğraf çekindiğimiz yere gittim Holladadan gelen misafirlerle falan birlikte. Millet orada eğleniyor ben mal gibi dolanıyorum ortalıkta. Aslında mutlu gitmiştim. Doktorun yeni fotoğraflarınıda görünce ınstagramda iyice mala bağladım. İzmirde tatil yaptığımızda Urla'ya gitmiştik akşam yemeği için. Mum ışığında yemekler falan. Oraya gitmiş. Fotoğraf çekmiş koymuş Faceden sildiği için hiç bir fotoğrafını göremiyordum ama bu fotoğrafını görebiliyorum nedenini bilmiyorum.

İyice dengem sarsıldı. Beni tanımayan birine ihtiyacım var. Anlatayım herşeyi. O yorum yapmasın. Tanımasın beni. Yakın bir kaç arkadaşlarıma anlattım herşeyi. Boşver dediler. Üzüldüm dediler. Boş birşey olsa nie üzüleyim. Niye günlerimi bombok yaşayayım. Bende isterim içten gülmeyi. Birde üzülmüşler falan . Kimse kimse için üzülmüyor. sen nie üzülesin. Bir saat sonra ne dediğimi unutuyorlar. Herkesin bi derdi var. Bende mal gibi dinliyorum hala. Hollandadan gelen arkadaşlara anlattım bak herşeyi. Kızlar bıktı artık benden. Sonradan pişman oldum anlattığıma ama oldu bi kere. Amcık ağızlılığıma bi çare bulamadım hala.

Ne yapacağımı bilmiyorum yemin ederim. Anlatacak o kadar çok şey var ki daha. Gelin görün ki titreyerek yazan bi ellerimde var. Neyse iyi geceler.  

26 Eylül 2013 Perşembe

Başka Bir Şeydi Ve Hep Başka Kalacak Bir Şey.. -Jack

Uzun bir aradan sonra yazmaya hazır hissediyorum kendimi.

Yaşadığım şeylerin hayatımı etkilemesine bu kadar izin verdiğim için kendimi suçluyorum. O kadar fazla şey yaşadığımı düşünen ben bu sefer duvara tosladım ve darma dağın bi vaziyetteyim. Ama hala yaşıyorum. Öyle yada böyle. Filmlerde olabilecek birşey. Hatta filmi  bile var 'ıssız adam' ...

Yalnız kalmayı bir insan nie ister ki ? Üzüleceğini bile bile terk etmeyi ? İnsanları anlamak zor. Kendimi anlamaya çalışmak daha zor. Ne kadar ağrıma gitse de söylemek AYRILDIK.. Aslında terk edildim. En önemlisi kendimi terk edip ona bağlandığımın farkına vardım. Şimdi ise yalnızlığımla sevişiyorum. Ve aklımda yazdığım bir sürü mutlu sonlu hikayelerle.

Artık durulma zamanımın geldiğini hissediyor gibiyim. Durulmalıyım. Çünkü yaşadığım şeylerin yükünü kaldırmakla uğraşıyorum. Daha fazla bi yüke ihtiyacım yok. Gücüm de yok.

Çok fazla şey yaşadım. Ailem berbattı. Yaşadığım çevre berbattı. Okuduğum okul bile bir sürü zorluk çıkarttı bana. Benimle 'top' diye dalga geçenleri dövdüğüm için hep dışlandım öğretmeler tarafından. Bana top dediklerini söyleyemedim tabi ki . Lise hayatım daha bi rahattı. Herkes  ergendi ve kendileri ile ilgili problemleri vardı. Bende tecrübe kazanmış bi şekilde kimseye birşeyler belli etmiyordum. Ardından çok fazla yıpratan ve tecrübe kazandıran bir ilişki. Ricky... Bunca şeyin üstesinden hep gelmeyi başardığımı düşünüyorum. Gelin görün ki yaşadığım bu şey hiç birine benzemiyor.

Sevmek kolay şey, aşık olmak kolay şey, mutlu olmak, heyecanlanmak.. Bunları devam ettirmek daha da zor. Hiç zorlanmadığım bi ilişki. Saf ve ilklerle dolu bir zaman , sahici mutluluğun tadı. İşte bunlar beni üzüyor. Devamlılığına o kadar çok kaptırmışım ki kendimi. Hiç beklenmedik bir zamanda gelmesi ayrı bir hüzün. Herşey iyiyken bitti. Gerçi bende hala var. Onda da var. Biliyorum. Gözlerinden  okunabiliyor. Ustalaşmışım sanırım gözlerinden anlamayı. Devamlı seni seviyorum demese bile ağzı, gözleri hiç bir zaman susmadı. 'Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni seviyorum.......'

İlk zaman konuştuğumuz şeyler bile aklımda. Hatta bana yazdığı tarih , saat ve dakika. (26,06,2013 11,56) 'Bana ilk aşkım deyişi, ilk dinlediğimiz şarkı. Ve daha bir sürü şey. Bunların devamının olmayacağı çok kötü birşey. İnsanı aciz hissettiriyor. Neden terk edildiğimi sormayın. Olabildiğince saçma bir şey. Hani filmlerde derler ya 'Seni hak etmiyorum, kendimle alakalı sorunlarım var, yalnız kalmaya ihtiyacım var.' gibi gibi. Issız adam filmini izleyin. Söylenen bütün laflar bile aynı. 'Hayatıma kimse dahil olsun istemiyorum, kimseninde hayatına dahil olmak istemiyorum' En bomba laf bu bence.

Lafı fazla uzatmak istemiyorum aslında. Zaten beni terk edişini konuştuktan sonra kapının önünde bana nasıl sarıldığının tarifini yapamam. Yaşadığımız şeyin, ona beslediğim duyguların tarifini yapamadığım gibi beni terk edişinde yaşadığımız şeyleri de tarif edemiyorum. Ayrılırken bile hayatımda yapmadığım birşeyi yapıp bağıra bağıra ağladım bir insan yanında. Bunun gururunu yapacak değilim. Sırf gurur yaptım die ileride pişman olacağımı biliyorum çünkü. Uzun zaman sonra birini sevmişken, bağlanmışken ve ona besledğim duygular hala yoğun bi şekilde devam ettiğini bilerek bunu saklayacak değilim. Evet beni terk etti, evet onun yanında ağladım ve beni bitmemesi için yalvardım, ama bunlar hep geçecek olan şeyler. Hayatımın bir köşesinde onu hep iyi hatırlayacağım. İleride belki bir gün yollarımız kesişir ve barışırız bilemem. Belkide çok geçmeden döner geri gelir. Barışır mıyım bilmiyorum ama onun için uykusuz kaldığım gecelerin hesabını sorarım.

Bir hafta oldu ayrılalı. Bugün aynı zamanda tanışmamızın üçüncü ayı. Tanışma günümüzün mutluluğu olacağı yerde beni terk edişine lanet ederek geçirdim bugünü. Ha birde ona bir sürü şey yazdım. Gittim posta kutusuna bıraktım geldim. Hiç yapmadığım şey. Okuduğu zamanki yüz ifadesini merak etmiyor değilim. Ama biliyorum ki bazı şeylerin farkına varmıştır. Pişmanlık, özlem ve daha nicesi. Benim çektiğim acıları oda yaşayacak.Benimle yaşadığı hiç bir şeyi başkasıyla yaşayamayacağının farkına vardığı zaman yazacak belkide bana. Şimdi avutsun kendisini. Başka bedenler. Kimsenin hayatına dahil olmak istemediğini söylese de kendi  hayatı olmayışı mahvediyor onu. Sırf ileride bana daha çok bağlanır die belkide ayrılmak istedi. Bilemiyorum.

Aslında bilmekte istemiyorum. Geçti çünkü artık. İlk günkü gibi ağlamıyorum mesela. Fotoğraflarımıza baktığım zaman bile içim cızlamıyor fazla. İlerleyen zamanlarda daha da çok geçecek. Bunca laf söylüyorum ama...

Bana da lanet olsun , şu dakika çağırsa uçarak gideceğim...

13 Eylül 2013 Cuma

Karmaşa... -Jack

Hey...Selam....Merhaba..

Yazıya nasıl başlayacağımı tam bulamadım.Ondan bu kadar saçmaladım galiba.Açık olmak gerekirse hiç yazasım yok. Kendi halimde o kadar mal oldum ki anlatamam. Birine bu kadar bağlanacağım aklımın ucundan bile geçmezdi.

Bağlanmakta bi yerde zarar vermeye başlıyor. Hiç yazasım yok ama biriyle konuşmaya o kadar ihtiyacım var ki anlatamam. Çok fazla arkadaşım var ama hiç birinin beni anlayacağını sanmıyorum. Anlatsamda saçma sapan yorumlar yapacaklar. Bana beni hiç tanımayan birisi lazım. Karşımda otursun ve beni dinlesin sadece. Yorum yapmasına gerek yok. Çünkü ben ne zaman birilerine birşey anlatsam içime dert olan şeyler yada bana mutluluk veren şeyler eskisi gibi tat ve sıkıntı vermiyor. Dünden beri çok fazla canım sıkkın. Sigarayı bırakan ben kaçıncı paketi içiyorum bilmiyorum. Tekrar başladım sanırım.

Geçmişinden kaçamıyor insan. Sen kurtulmak istesen de o geliyo bi şekilde. Geçmişte yaptığın hataları en çok sevdiğin değer verdiğin birinden bir anda duymak o kadar can sıkıcı ki. Geçmişe dönüyorum habire tekrar yaşıyorum onca şeyi ve bir ton küfür. Ailem biliyorsunuz hiç sansım yokmuş ki pek sağlıklı  ailem olduğunu söyleyemem. İlgilenmediler ki hiç . Annem nasıl ilgilensin şerefsiz babamın dayağını yiyip oturuyordu yerine. Abim desen ayrı bi olay annem ve babam arasında kalmaktan. Boş kaldığı zamanlarda yaptığım yanlış birşeyler yüzünden beni döverek eğitmeye çalışıyordu. Hayvan eğitiyor sanki. Acaba insan gibi anlatsaydı doğruyu yanlışı böyle mi olurdu bilmem. Şuan bakılırsa uzun zamandır konuşmuyoruz. Ne ben onu arıyorum ne de o beni arıyor. Annemle devamlı konuşuyorlar. Aile bağı denen hiç birşey yok.

Benim aile kurma gibi bi sansım yok gibi. Bi kadınla evlenip yuva kuramam çünkü evliliğe toptan karşıyım. Erkekle de evlenmem yani. Hayatım hep hayatıma girip çıkan insanlardan ibaret olacakmış gibi geliyor. Ve ilerde yalnız öleceğim gerçeği herşeyden nefret ettiriyor. Bunları düşünmek çok acı.

Canım o kadar sıkkın ki. Hayatımda birisi var ama.. ama işte..

Dün birlikteydik. Gitmekle hata yapmış da olabilirim. Her şey çok güzeldi gülüp eğlenirken. Birden konuştuğumuz konunun ortasında -Sen kendi hayatına bak en azından ben senin gibi on yaşında koca koca adamlarla yatmıyordum.- demesi ve  üzerime koca bir öküzün oturması,her yerimin uyuşması ve ne kadar orayı terk etmek istesemde mal gibi orada kalmam. Güç bela hazırlanıp çıkmış olmam bence benim için büyük başarı. Sonradan benden özür dilemesi... Bi boka yaramadı.

Onun beni büyük bir düşüncenin içine sokması büyük başarı. Acaba cidden seviyor mu ? Benim hakkımda bu kadar şeyler mi düşünüyor? Nasıl davranmam gerekli? vs vs....

Bomboş oturuyorum evde bütün gün. Sırf kafa dağıtmak için ıslak kek yapıp duruyorum. Evi görseniz bal dök yala. İş başvurusu yapıyorum o kadar yere biyerden ses seda yok. Koca karı gibi oldum yine. Ona gelince. Kendi hayatı mukemmel. Kıskanıyor muyum onun hayatını? Doğruyu söylemek gerekirse kıskanıyorum. Ders çalışıp tıp mı okusam die bile düşünmüşlüğüm var.

Daha fazla uzatmayayım yazıyı. Yoksa ya saçmalayacağım yada toptan sileceğim bütün yazdıklarımı. Mutfağa gidip bişeyler pişirmeyi düşünüyorum.. Belli bi düzen oturtmam lazım artık... Biraz kafa dinlesem iyi olacak sanırım.

Hoşçakalın, dostça kalın, yada kafanıza göre takılın...


7 Eylül 2013 Cumartesi

İzmir'e Giden Jack'ın Dramı... -Jack

Bok vardı geldim dedim İzmir'e. Geçen hafta perşembeye kadar her şey güzeldi.

Hayatımda hiç yapmayacağım şeyleri yaptığımı devamlı söylüyorum zaten. Annemle babam ayrı olduğu için annem bayağı sıkıyor beni. Eşcinsel olduğumu  bilmesi de etkili tabiki. Gerçi bilmeden  öncede hayatımı  mahvetmeye kararlı olduğu için yapacak bir şey yok. Beş dakikalık zevk için kaç senedir bi rahat yüzü görmüyordum ki  karşıma sevdiceğim doktor civanım çıkana denk...

Biliyorsunuz şimdiye kadar hiç bi yerde kalmışlığım yok. Belkide söylemedim size ama sırf annem rahatsız olmasın diye hiç bi arkadaşımda kalmışlığım yoktur. Hele ki sevgililerimden bir tanesiyle. Hiç bi zaman sabahlama imkanım olmadı. Pezevenk dayılarımdan bir tanesi tam bi orospu çocuğu (anneannem de süpheleniyor zaten.) çadır kurmuş sahile. Nerden estiyse  git kal orda falan dedi. Büyük ihtimalle  gözünün önünde durmamı istememiştir. Neyse amma velakin  doktor  civanımda varken ona söyledim. Zaten bir aydan fazla doktorun eli elime değmedi. Geleli bir hafta falan oldu dışarıda görüşüyoruz ama hiç bi şekilde temas olmadı. İmkan olmadı daha doğrusu. Bizde çadıra gidelim dedik.   Çadıra gittik, temizlik yapıp gündüz vakti insanlar  yüzerken halvet olduk. Dudaklarımda uçuk çıktığı için  öpemiyorum.Çok kötü bi durum bu o kadar özlemişken öpememek.. Her neyse gece yapmamız gereken şeyi gündüz yaptık.  Gece oldu, gökyüzünde dolunay var.  Işık bile yakmadık. Gece bir anda her şey değişti. Dolunay ışığı gözlerimizden yansıyarak yüzlerimizi aydınlattı. Çok farklı şekilde gördük birbirmizi. Öpemediğim için talihime küfrederken , sarılırken bulduk birbirmizi. O beni deli öptü durdu. Sonra birden 'seni seviyorum' dedi. Hiç bir şey diyemedim. Hiç beklemiyordum çünkü. Yüzünü kavradım. Gözlerine baktım 'cevap vermesem, sende anlasan' dedim.Yanağıma  hiç olmadığı kadar hafif bi öpücük kondurdu. Bende nereden çıktıysa 'beni bırakma olur mu? ' dedim. Bir sarıldı , sırtım nasıl kütledi bi duysanız sanki araba geçti üstümden. Hiç ses çıkartmadım. Nefes alış verişlerimiz başkaydı. Bir başka şey vardı o akşam. Hayatım boyunca annemden başka kimseyle yatmamıştım. İlk gece yatamadım da zaten. Gece hep uyanıktım. Yüzüne bakamadım uyanmasın diye. O da uyumuyordu sanırım. Çünkü devamlı elimi sıktı. , öptü,  sımsıkı sarıldı. Sabah da gece deliksiz uyuduğunu söyledi. Tam üç gece dört gün kaldık. Tartıştık , güldük , yemek yedik , güneşin batışını izledik, hatta  gece saat 01,30 da etrafta kimse yokken dalga sesleri eşliğinde çırılçıplak ve el ele sahili turladık. Çok farklı şeylerdi. Eve dönme zamanı gelince her şey  boka döndü..

Pezevenk dayımın oğlunun sünneti vardı. Bir sürü tanımadığım akraba , bir sürü sulu sulu öpücük ve bir sürü yaramaz, ayak altında dolanan yeğen. İşte o zaman İzmir'e geldiğime pişman oldum. Keşke doktorla birlikte Bursa'ya dönme fırsatım olsaydı. Şuan Bursa da ve evinden dışarı çıkmıyor. Devamlı konuşuyoruz . Bir sürü fotoğraf yolluyoruz birbirimize. Saatlerce telefonda konuşuyoruz. Beni özlediğini, evin her yerinde  anımız olduğunu  geç kalma die  yalvardığımını hatırlıyorum. Benim yaptığım tek şey  'bende seni özledim aşkısı' deyip ona belli etmeden ağlamak oluyor.

Çok fazla boğuldum artık.  Hayatın beni devamlı bir yerlere sürüklemesinden sıkıldım.  Çok şükür yine halime çoğu insanın yaşamak istediği şeyleri yaşıyorum ama kavga ve gürültülü ortamda bulunmaktan oldukça yoruldum. Sakın  ve sevdiklerimle bulunmak istiyorum. Sanırsam olgunlaşma ve durulma çağındayım. Eşcinsel kimliğim  için açtığım faceyi kapattım, hattımı değiştirdim. İş başvurularından çağrılıyorum  ve üniversite kaydı için tarih bekliyorum.

Bu kadar fazla yorulmamın sebebi sanırsam annemin beş para etmeyen ailesi. O kadar boktan ki her şey. Dayım devamlı götünü sikeyim , ibne herif falan gibi bir sürü laf söylüyor elaleme. Benim eşcinsel olduğumu bilse kim bilir neler  der. Annemde ona uyuyor her lafının sonunda göz ucuyla bana baktığını hissediyorum. Hele teyzem bir lafı kırk defa söyler. Benimde en sinir olduğum  şeydir. Gerizekalı  değilim bir şey söylersin, tepki  vermiyorsam umrumda değildir. Evde bir sürü  yeğen var  11- 12 yaşında  hala ekmek almaya, çöp dökmeye ben gidiyorum.


Yeğenlerde ayrı bi cins zaten. Tuvalete girerim gelir lambayı kapatırlar falan. Telefonuma bakmaya çok meraklılar ve hayatlarında hiç küpeli erkek görmemişler . Dövemiyorum da zaten dayım kalkar bi laf söyler bende  ana avrat düz giderim die tutuyorum kendimi. yengemler zaten ayrı bi organizma. Hiç sahip çıkmazlar çocuklarına. En  ufak yeğenim ben geldim geleli siki taşağı dışarıda, çırılcıplak geziyor  ortada. Bağırarark konuşur hemde çok boş konuşur.  Doktor olmasaydı gelmezdim buralara ama geldim bi kere . Şimdi gün sayıyorum Bursa'ya dönmek için. Her ne kadar İzmir'e bir daha gelmeyeceğim desem de sike sike geleceğim. Sinirden mi ağlasam yoksa doktorumu özlediğime mi ağlasam bilemiyorum.  İnternet falan da yok burada hiç bir şeyle oyalanamıyorumda zaten. İşler çok güzelken birden boka sarabiliyor.....

30 Ağustos 2013 Cuma

İzmir'in Öteki Yüzü.. -Jack

Hey guyssss!

bir aya yaklaşık bir şey yazmıyorum  blog falan. Her yaz olduğu gibi klasik İzmir turuna çıkmış olmam buna engel oldu diyebilirim. Çok fazla komik ya da duygusal bir şeyler yazacağımı sanmıyorum açıkcası.

İzmir ahh İzmirrr... Normalde İzmir'e  annem yıllık izinine  çıktığı zaman gelirdik.  Ama ben üç buçuk  haftadır sevgilimin, doktorumun , hayatımın anlamının vs vs. Yüzünü görmediğim  için annemden önce kalkıp İzmir'e  geldim.  Doktora sürpriz yapacaktım ama  benim sevgili sevgilim ben İzmir'e  giderken  kuşadasına gitmeye kalkınca yapacağım sürprizi bozmak zorunda kaldım. Eğer gitmeseydi bir anda karşısına çıkacaktım ama öyle olmadı. Her neyse o beş saatlik yol gözümde öyle büyüdü ki  zaman geçmek bilmedi. Etrafa bakmaktan  herşeyi ezberledim diyebilirim. Koca bir sırt çantası ve annem sırf gitmeyeyim diye valizleri sakladığı için koca bir poşet çanta ile izmire gittim.

Bunların hepsi boş detaylar. İzmir'e vardım ve doktorumla buluşmaya gittim.Ben o kadar uzun yoldan geldim yine beni bekletti. Tam yarım saat bekledim kendisini. O anki halimi görseydiniz sanki 'şans kapıyı kırınca' programına katılmışım, yanımda Sinan Çetin , arkadan  o gereksiz gerginlik katan müzik. Nereden geleceğini bilmediğim için nereye bakacağımı  şaşırmış bir vaziyette  doktorumu gözlüyordum. Birde karşı yolda benim doktor çıktı.  Bir güneş gibi doğru şehre. Biraz gerizekalı çünkü karşıdan karşıya geçerken az kalsın araba çarpıyordu. Onun için kızamadım zaten özlediğim için. Onu görünce ne yapacağımı bilemedim. Elim ayağım nasıl boşaldı , ayakta durmakta güçlendim bi ara . Zaten İzmir havası çok boğucu beyin amcıklaması geçiriyorum, birde uzun zaman sondan aşkından öldüğüm   sevdiceğimi görmek dahada beter yaptı beni. Bak gözlerim  doldu yine..

Karşıma geldi etrafa bakmadan bir sarıldım. Kokusunu içime içime çektim,iliklerime kadar yerleşti kokusu. Çok özlemişim hayvanı. Eşyaları yüklendik ve doğru Konak ,Alsancak  her yeri gezdik. Daha öncede gelmiştim buralara ama hiç bu kadar güzel olduğunu farketmemiştim. Aşık olmak  insanı ister istemez değiştiriyor. Yediğiniz yemekten , içtiğiniz sudan  aklınıza gelebilecek herşeyden zevk alıyorsunuz. Ama siz siz olun aşık olduğunun zaman uzaklaşın oradan .

Çok dengesiz oluyorsunuz bi kere. Gülerken ağlayabiliyor ya da en ağır duygusal şarkılarda  gülebiliyorsunuz. Hele de karşı taraf öküz olup duygularını size en yoğun şekilde yaşatıp  ve bir o kadar da üzmeye meğilliyse. Üzme konusunda  da sırf  kendisi alışık olmadığı için. ( şimdiye kadar en uzun ilişkisini yaşıyor da )  Birbirimizi kaybetmekten korktuğumuz  zamanlarda sırf daha çok bağlanmayalım diye kim kimi üzüyor muhabbetinde ayrılma eşiğine kadar  bile gelebiliyorsunuz. Benim en çok sevmediğim şeylerden bir tanesi de telefonda kavga etmek. Hiç bir şey  çözülmüyor. Çünkü gözlerine bakamıyorsunuz, sana nasıl baktığını göremiyorsunuz, kokusunu duymuyorsunuz , san ne kadar kızdığını  dahi anlayamıyorsunuz. Ne cevap versem diye kırk takla  attığım zamanlar olmadı değil. En azından yüz yüze tartıştığınız zaman kavganın sonu ateşli bi sexle bitiyor. Birde bu mesajlaşma olaylarında  duygusallık çok saçma gibime gelmeye başladı.  Biri sana ' seni özledim ' diyorsa  ' bende seni özledim' demek çok pasif kalıyor bence. 'Seni özledim ' diyen birine 'bende seni özledim '  denmez ki. Gözlerine bakarsın, sarılırsın yada benim yaptığım gibi  tokat atıp ' beni bırakırsan sikini kopartırım '  der ve kemiklerini kırana kadar sarılırsın.

Böyle konuştuğuma bakmayın ilişki uzmanı falan değilim.Olamam da . Hele şuan yaşadıklarımı doğru düzgün anlatmamı da beklemeyin. Çünkü hiç yaşamadığım şeyler. Ben bile şaşırıyorum  kendime bazen . Hatta o kadar şaşırıyorum ki rüya mı değil mi diye doktorun orasını burasını çimciriyorum.  Eski sevgililerimden hiç birine yapmadığım şeyler ve hiç  söylemediğim şeyler söylüyorum.  Bi acayip insan oldum çıktım ortaya. Yazdıklarımdan az çok tanımışsınızdır beni. Şimdiye kadar kaç defa aldatma lazımdı.. Ama yok bir insana yan gözle bile bakmadım. Tanıştığımız günden beri sadık oldum, sadece o olsun  istedim . Hala daha aynı fikirdeyim. Ve gün geçtikçe daha da çok aşık oluyorum.  Ergen gibi  konuşmak istemem ama cidden yarın öbür gün bu ilişkim biterse  kimseye kolay kolay ısınamam herhalde.
(OFF düşüncesi bile kötü.)

Çok başka şeyler. Sahilde oturmamız, 'çiğden çekirdeakk' diye bağıran çekirdekçi, 'fal bakayım mı  be ablam' diye gelen geleneksel şalvarlı roman kadını, büyük bir dalganın  gelip sırtımızı ıslatması, çekirdeğin içini biriktirip sahil kenarındaki  kuşları beslememiz, oturduğumuz yerde  çalan  Sıla'nın Vaveyla albümü  , insanların içinde öpüp koklayamamanın verdiği aciz bakışlar, güneşin batışını seyretmemiz .. Herşey o  kadar başkaydı ki. Hiç yapmadığım, yaşamadığım şeyler. Çok farklı  herşeyiyle herşey. Söylenecek daha fazla şey olduğunu bende biliyorum. Ama bir süre sonra kelimeler bile yetersiz kalıyor.

Mesela nasıl onu sevdiğimi, aşık olduğumu ve gün geçtikçe daha çok sevip, aşık olduğumu anlatamam yani. Bu sefer ki olacak galiba. Ne çok cıvık ne de çok kasıntı bir ilişkimiz var . Herşey dozunda ama çok fazla yoğun. Açıklaması bile saçma oluyor bakın. Neyse  Allah herkese versin :))

28 Temmuz 2013 Pazar

Ben Ne Yapayım şimdi.. ! -Jack

Yazmaya başlamadan önce bana küfür etmeye yada ne kadar gerizekalı olduğumu düşünmeye başlayabilirsiniz. Allahtan bütün işlerim rast gidiyor diye içimden geçirmişim. Çok kısa sürdü hala yolunda giden şeyler var tabi ama kısa sürmesinde benim payım büyük.

Malum üniversite yerleştirmeleri falan filandı derken kazanacağıma tamamen inandığım Uludağ Üniversitesi hayali sular seller altında kaldı. Meslek liselerine öncelik mi ne varmış her ne zıkkımsa. Sırf açıkta kalmayayım diye doktorla en alta Anadolu Üniversitesi (açık öğretim) sosyoloji yazmıştık. On beş tercihin içinden çıka çıka git sen sosyoloji çık. Bölüm güzel ama üniversite ortamı yok, arkadaşlara sabahlamak yok, ders çalışma bahanesiyle evden çıkıp doktorla sevişmeye gitmek yok. En önemlisi Şenliklere kolaylıkla girme olayı yok. Yok Allah yok. Tercihleri yaptığımdan pişman oldum mu olmadım desem yalan olur. Bayburt uluslar arası ilişkiler bölümüne puanım yettiği halde yazmadım. Aşığız ya sevgilimizden ayrı kalmayalım diye düşündük. Bazen iyi ki yazmamışım diyorum bazende keşke yazsaymışım diyorum. Gerizekalıyım kabul. Ricky'de olduğu gibi bütün işlerimi sevdiğim adama göre planlıyorum. Kıymet bilir mi bilmiyorum ama bana destek olacağı kesin.

Abimin bana dediğini biliyorsunuz. -Üniversiteye kadar kimseyle görüşmeyeceksin.- Eee üniversite zamanı geldi ve ben açıktan okuyacağım. Acaba beni rahat bıracak mı bırakmayacak mı diye benim  eşcinsel olduğum gerçeğini hatırlattım. Hatırlatmayı düşünen beyin lopcuklarımı siksinler. Bir insan yedisinde neyse yetmişinde de odur arkadaş. Bir kere babasında işi yok ki zaten kendisi babasına çok benzer. Hatırlattım nerneyse. Hatırlatma şeklimde direk sormadım yani. -Açık öğretim çıktı memnun muyum değilim. Bursa da kalmak için sebeplerim ve yapmak istediğim hatta yaşamak istediğim şeyler var.Kendime doğru yada yanlışm kendime göre yol çizdim. Destek olur musun bilmem ama köstek de olma lütfen.-

Gayet açık değil mi. Eşcinselim ben sevgilimle rahat olmak istiyorum beni sıkıp hayattan bezdirmek dedim dolaylı yoldan. Nasıl bir mal nasıl bir gerikafalı bilmiyorum yetişemiyorum artık. Direk olayı eşcinsellik hastalık, psikolojik falan demeye başladı. Gitmiş bi doktorla görüşmüş doktor da -psikolojik birşey bu düzelir - demiş. Ben o doktorun okuduğu okulu sikeyim. O diplomayı onun götüne sokayım ben. Allah aşkına böyle bir şey nasıl psikolojik olabilir. Kızlara karşı erekte bile olmuyorum. Bir sürü kız arkadaşım oldu hep göstermelik. Sadece bir tanesiyle öpüştük, hemde ergenlik döneminde. Genelde ergenlik döneminde kızgın tavuk gibi abaza abaza dolanırsın ortalıkta. Yok arkadaş erekte bile olmadım sonradan baktım midemden sesler geliyor. Utangaç aşık rolune bürünüp çekip geldim eve. Diğere kız arkadaşlarımla da el ele tutuşmaktan ileri gitmedim. Gidemedim.Gitmekte istemedim açıkcası. El ele tutuştuğumuz zaman bile elim terledi bahanesiyle bırakıyordum yani. Gel bunu abim olacak salağa anlat.

Uzun uzadıya konuştuk. Tabi ki bir sonuca varamadık. Anlamıyor bir türlü. Oruç tutuyor diye müslüman kesildi başıma. Neymiş efendim ben müslümanlığa göre yaşayacakmışım. Neymiş efendim örf ve adetlerimize göre yaşayacakmışım. Neymiş efendim ya değişecekmişim yada değişecekmişim. Oldu olacak töre uygulayalım evde. İnsanı dinden çıkartırlar yemin ederim. En sonunda düzelemem çünkü düzeltecek birşey yok ortada dedim konuyu kapattım ama kasım ayında askerliği bitiyor. Bayram da da gelecek ayrıca. Dananın kuyruğu kopacak yani .Kaç gündür başımın ağrısından duramıyorum. Bunları yaşadıktan sonra keşke Burdur falan yazsaymışım dedim ama doktor geldi aklıma. Doktora gelince de ilk defa böyle seyler yaşıyorum. Bir buçuk ay oldu başım önde eğik yürüyorum. Aldatma teşebbüsünde bile bulunmadım. Nasıl birşeyse artık uğruna öldüğüm Ricky bile gelse yüzüne tükürmem o derece. Ne yapsam her yolun sonu bok. Ya evi terk edeceğim. Ya da çalışıp Bursa dışı bi üniversiteye yerleşeceğim. Bir sene daha abim ve annemle aynı evi paylaşıp onların laf sokuşlarına katlanacak gücüm yok. Ne yapacağımı bilmiyorum.

Bir kaç gündür sersem gibiyim. Doktor da anladı herhalde. En sonunda aradı -anlat hemen neyin var kaç gündür sormuyorum sormuyorum deli ettin beni- dedi. Anlatmak zorunda kaldım. Neler neler dedi. Senin yanın benim yanım artık. Seni kimsenin üzmesine izin vermeyeceğim. Ben Bursa'ya geldiğim zaman hayatımıza bir yol çizeriz. Artık reşitsin. Takma kafana bu kadar kısa bir süre sabret yeter. Ben geleceğim. Düzelmez abinde annende kendini boşu boşuna üzüp benide üzme.

O günden beri ilgileniyor sağolsun. Ağustosun15'inde  İzmire onun yanına gideceğim. Çok fazla özledim. Hem doktoru özledim hemde evde böyle huzursuzluk olunca iyice beziyor insan hayattan. Bazen evdekilere eşcinsel olduğumu söylemekle hata mı ettim diye düşünmüyor değilim. Gerçi olan oldu ama . Ailemi kaybetmeyi göze alamam. Alırımda almak istemiyorum. Bu kadar zorluk .çektirmelerine rağmen. Onlarıda anlamak lazım. Ben onları anlamaya bu kadar çalışırken onların beni anlamaya çalışmaması çok kötü.

Hep evren işlerime çomak sokar sanıyordum. Bu sefer kendim sıçtım herşeye birde üstüne tüy diktim....

15 Temmuz 2013 Pazartesi

İlk Ayrılış, Hayvan Gibi Özleyiş... -Jack

Şimdi nasıl başlamalıyım yazmaya bilmiyorum hiç. Doktor civanımla yaşadığım koskoca bir haftayı buraya sığdıramayacak kadar yeri büyüdü bende. Rüya gibi şeyler yaşadığımı söyleyebilirim. Mum ışığında yemek yemeler, beraber yemek hazırlamalar, hatta ramazan falan dinlemedik şarap bile içtik Allah affetsin. Şuan daha önemli bir konumuz var. Bugün benim doğum günüm....

Reşit oldum.Hiç bir boka yaradığı yok. Faceden kutlamasınlar diye duvarımı kapattım yinede doktor civanım için paylaştığım durumdan kutlayıp durumu piç ettiler. Zaten ben buna doğum günü değil 15 temmuz vakasının 19. yıl dönümü diyorum. Bu sefer cidden bi vaka. Niye mi ? Hemen anlatıyorum.

Doktor civanım bugün evine döndü. İzmir'e. Hayatımda ilk defa bir sevgilimi terminale yolcu etmeye gittim. Keşke gitmeseydim. Onca insan içinde ağlayıp rezil olmazdım herhalde. Çok farklı bir duygu. Sen yolun kenarında çaresizce otobüsün gitmesini bekliyorsun, o ise camdan sana bakıyor acı acı. Eşcinsel olduğumuz için doya doya öpüp, koklayıp sarılamıyorsun ki. O daha çok koyuyor zaten . Hala etkisindeyim sanırım. Şuan gözümün önüne geldi. Benim yol kenarında ona bakmam. Bir yandan çaktırmadan gözyaşlarımı silmem. Onun ise bana devamlı aşk mesajları atması. Bursa da olduğu her gün buluştuk. Çok farklı bir bağ oluştu aramızda. Terminale gitmeden önceki gün zaten belliydi bunların olacağı. Gideceği için herhalde sabah kahvaltı ettik sonra bir şekilde konu değişti birbirimizi tokatlamaya başladık. Ateşli bir sex sonrası kahkahalar havada uçustu. Yemek yiyip yedikten sonra karanlık çoktu. Mumları yaktık, romantik şarkıların eşliğinde dans ettikten sonra koltukta birbirmize sarılıp ağlarken bulduk. O gece hiç bitmedi. Attığı uzun uzun mesajlar, benim uyuyup uyanıp ona cevap vermem. Hiç geçmedi sanki zaman sabah olup bir türlü kavuşamadık.

Bir ara dalmışım gözlerimi açtığımda hava aydınlık ve telefonumda bir sürü mesaj. Hepsinde beni şimdiden özlediği ve beni ne kadar sevdiği yazılı. Doğum günü olaylarını sevmediğim için kutlamadık hiç. Oda sevmediğim için hiç kutlamadı. Hediye almış bana ve birde mektup yazmış. Sabahın  köründe anatoliumda buluştuk. Orada vermedi giderken verecekti ama unuttu. Aldığını biliyordum. Mektup yazdığından haberim yoktu. Şimdiye kadar kimse bana mektup yazmamıştı. Vermeyi unutunca mesajla yazıp yolladı. Zaten sessiz sessiz ağlıyorum. Mektubu okuyunca tutamadım kendimi. Sesim çok çıktı. Herkes baktı gerçi ama olsun. Mektupta aynen şunlar yazıyor.

Elif geldi.Sonra İrem. Ardından sohbet. Uzun zamandır adam akıllı konuşmamıştık. Ama bunlar bahane olamaz,olmamalı.. Doğum gününden iki saat geç  kutlamamın bir açıklaması olamaz. Seni severken. Her dakika aklımdayken..

Basit bir 'selam'ın beni bu noktaya getireceğini hayal bile edemezdim. O 'selam' o noktada seni bana getirdi.Hayatımın  en özel dakikalarını yaşattın bana.En güzel  duyguları tattım. Her tokatın ayrı bir zevkti. Her gülüşün ayrı bir tattı benim için. Hayatım boyunca o gülüşünü yüzünde görmek için çabalamak , hayatına bir renk , bir ışık katmak istiyorum. Elimi uzattığımda tutmanı ve o eli hiç bırakmamayı istiyorum. Seni istiyorum. Doğum günün kutlu  olsun aşkım. İyi ki varsın , iyi ki hayatımdasın. Seni tam kalbinin derinliklerinden seven aşığın doktor civanın....


Gelde ağlama. Gelde sevme bu salağı şimdi. Ayrılıkları hiç sevmem. Hayatımda yaşadığım acayip deneyimlerden en etkileyicisi. Şuan nasıll özlediğimi size anlatamam. Gelse karşıma sarılmaktan kemiklerini kırabilirim. Tarifini yapamadığım çok şey var içimde. Bir yandan seviniyorum bir yandanda üzülüyorum. Bir buçuk ay sonra gelecek. Gözümde nasıl büyüyor o zaman bir bilseniz. Kokusu hala üstümde. Gideli yirmidört saat olmadı. Bu kadar bağlanacak sevecek ne oldu die düşünüyorum yine birşey bulamıyorum.

Uzun lafın kısası . O gitti ve hersey yarım kaldı. Bir şeyler eksik. Güneş eskisi gibi parlamıyor , hava eskisi gibi temiz değil. Bir bulut çöktü üstüme .Konuşamıyorum, yiyemiyorum, içemiyorum , en önemlisi gülemiyorum. Hayvan gibi özledim. Yapmak istediğim tek şey uyumak. Uyumak ve bir buçuk ay sonra uyanmak.

11 Temmuz 2013 Perşembe

Doktor Civanım,Ah Neler İstiyor Canım. :) -jack

Yazmaya nasıl başlasam bilemiyorum. Doktor civanım baba ocağından çıkıp tee buralara kadar geldi. Tabi ki benim için kaldı biraz. Benim üniversite tercihlerimi yaptık, gidene kadar hergün buluştuk.Yarın dönecek olması ne kadar üzücü olsa da terminale onu yolcu etmeye gideceğim ve bunun bundan haberi yok.

Aşık olmuş olma ihtimalim çok yüksek. Yoksa durduk yere gülerken onu düşünerek ağlamam hiç normal değil. Ramazan ayında yapılmayacak şeyler yapmış olmamız kötü olabilir ama Allah affeder herhalde.
Size hemen buluştuğumuz ilk günü anlatayım sonraki ikici günü ..

Daha ilk buluşmamız ben kara kara düşünüyorum evde ne giysem falan diye. Birde ilk buluşmamız anasını satayım bundaki rahatlığı bir görseniz. İşim var dedi doğalgaz işlerini halletmeye gitti bende evde süslendim püslendim  bekliyorum çagırsada gitsem die.O bekleyiş o kadar kötü ki anlatamam. Bir an çok fazla kızdım mesaj atacaktım -o doğalgaz borularını sana sokayım hadi - diye ama alahtan heyecenadan elim ayağım titriyordu. Her neyse çağırdı bir çağırdı beni yeteneğim olsa uçara gideceğim. O yol gözümde bir büyüyor bir büyüyor anlatamam. Minibüse bindim vesselam tam ineceğim ben onu görünce eli ayağım boşaldı minibüsten inerken kafamı bir vurmuşum kapıya mal gibi aman Allahım. Bu da yüzüme bakmıyor. Bir soğuk bir soğuk. Meğerse çekinmiş biraz. Sonra markete gitti bekle ben geliyorum dedi. O arada tabi ki benim beynimde binbir tilki sikişiyor. Eve geldik ne yapalım ne edelim hadi dedik müzik dinleyelim. Bu başladı bana uzun uzun bakmaya. Hissediyorum baktığını ama ben utanıyorum sonra kızardım herhalde -hadi tercihlerini yapalım aradan çıksın da bize kalsın zaman - dedi. Tabiki laptopa öyle uzaktan uzaktan bakamam haliyle yakınlaştık birazcık. Allahım yakınlaşmaz olaydım. Bir insanın parfümü bu kadar mı tatlı olur. Bak aklıma geldi gözlerim doldu yine.

Oda elini omzuma attı. İnternet nasıl yavaş nasıl yavaş bir şeyi açacak yarım saat. O kadar yakınlaşmısız bilgisayarda yavaş tabi ben dayanamadım boynuna bir öpücük kondurdum. Sonrası geldi zaten. Sonrasını anlatamam aşırı özel. Ama hayatımda bu kadar kaliteli sevişeni görmedim. Başka bir kimliğe bürünüyor sanki.

Sonra biz daha önceden konuşmuştuk.Islak kek yapmayı çok seviyordu bende yaparsın artık falan deyince pastaneden alırız demişti uğraşamazmış. Nasıl sinir olmuştum nasıl ama tabi kide belli etmedim. Sonra müzik dinlerken bir anda kalktı -buraya geldin ama yan gelip yatmak yok , kalk kek yapacağız - dedi. Beni bir görseniz bir görseniz bir kötü oldum betim benzim attı korktu birşey oldu diye. Neyse kalktık yaptık keki. Tabi bizim evde mikser olmayınca mikser nasıl kullanılır bilmiyorum ki. Rezil oldum orada ama  pek bozuntuya vermedi. Tabiki keki karıştırırken sarılması falan beni yerden yere vurdu. Hayatımda hiç biriyle kek yapmamıştım. Hemde o şekilde.

Kek doyurmadı bizi koca tepsi pizza söyledik. Hayvan gibi yedik, hayvan gibi yiyiştik. Beni etkileyen çok önemli birşey daha yaptı. Bu sefer dedim tamam kesinlikle oldu bu iş . Sarılarak uzandık müzik çalışşıyor bir yandan bir baktım kalbimin olduğu yere bir şeyler çiziyor -ne çiziyorsun - diye sordum . hiç birşey demedi bir daha çizdi anlamam zor oldu ama olsun . Meğerse göğsümün üstüne -MİNE- yazıyormuş. Ben salak gibi -mine kim allah aşkına - diye sorunca bastı kahkahayı. İngilzce -BENİM- demek miş. Öpücüklere boğdum ama o hala gülüyordu. Haklı oda ne yapsın :)

Birinci günümüz böyle geçti. Rüya gibiydi. Siz ikinci günü bir bilseniz var ya anlatırken bile elim ayağım titriyor. Rüya olmasında  çok korktum ve hala korkuyorum. İkinci günü anlattığım bir gün buluşmak üzere ben gidiyorum doktor civanımı düşüneceğim... :) <3

30 Haziran 2013 Pazar

Bir İki Üç Tıp xoxo -Jack

İçimdeki kelebeklere biri dur demeli bence. Çok fazla hareket ediyorlar.Artık bu seferki farklı demekten bıktım. Ama cidden farklı bu. İlk defa biriyle bu kadar uzun mesajlaştım ve 'napıyorsun?' mesajına bile mal gibi gülüp durdum.

Bir kaç gündür mesajlaşıyoruz. Hayatında hiç uzun süreli düşünmemiş sırf acı çekmemek için insanları kullanıp atmış hatta bunların arasında benim arkadaşımda dahil ama gelin görün ki çocuk bana -seninle sadece sex düşünemem - diyor.Romantik ama cıvık değil. Islak kek yapmayı çok seviyor ve ben ıslak kek için ölürüm.

Üniversite öğrencisi. Tıp öğrencisi ve yalnız yaşıyor. He İzmirli olduğunu unutmadan söyleyeyim. Yakışıklılık seviyesini siz düşünün. İçi de yakışıklı bence. Aldatmayı düşünmüyorum . Onunla tanıştığım günden beri bir sürü kolim aradı hepsini geri çevirdim. Aramızdaki ilişki daha da kuvvetlenince facemi,gabile hesabımı,planet hesabımı herşeyi kapatacağım telefon numaramı bile değiştirebilirim.

Sonuç şu ki bu seferki çok çok çok farklı. En azında Ricky'e benzeyen hiç bir yanı yok benzemesinide istemiyorum. O özel ve güzel kalacak. Hiç bir arkadaşıma göstermedim bile fotosunu. Gay olanlara tabiki. Zaten gay çevremide değiştirdim .Bir kaç feminen arkadaşım vardı çünkü sıkıldım artık onlardan bi yere oturup devamlı birbirleriyle sidik yarıştırma derdindeler.

Benim çirkin olduğumu düşünen Jill  beni beğenmiyorsun ama kimler beğeniyor kimler... ;)

Jill'den konu açılmışken geçenlerde beni aradığınıda anlatayım.Biliyorsunuz Jill'in sırf annesi görmesin die bana verdiği cer çöp ve bazı özel eşyalarla kolu iki tane kutusu vardı. Bana emanet etmişti.Konuşmayı kestiğimiz  zaman  gelip istedi benden okulda bazı olaylar yaşadık falan filan. Herneyse aradı bir sabah -kutularım hala sende mi ? - dedi. Salak olduğunu bende biliyorum . Telefon ediyorsun insan mı selam yada merhaba der.Gel gelelim eşşek hoşaftan ne anlar. Kutuların çöpte olduğunu söyleyip Jill'in bir kaç salakça lafına cevap vererek telefonu yüzüne kapattım. En son dediğim laf -sakallarını kes öyle gel- demiştim sanırım.

Tabi ki durmadı hemen mesaj attı . Hatasını biraz olsun anlamış sanırım. -Bir kaç laf söyleyip kendini kötü hissettirmiş olabilirim ama tamamen sen haklı değilsin. Seninde bazı kusurların olmadı değil. Ben sana güvenmiştim emanete hıyanet ettin.teşekkür ederim kimseye güvenmemem gerektiğini hatırlattığın için.- dedi. Çok dokunaklı değil mi ? Benimde gözlerim dolar gibi oldu zaten . GERİZEKALI::!!

Bende hemen cevap verdim tabi ki. -Hatanı azda olsa anladığına sevindim. Kendimi haklı çıkartmaya çalışmıyorum çünkü zaten haklıyım.Egonu bi yerlerine sokup insanlara öyle yaklaşsan emin ol şuan yalnız olmazdın.Gerçi ego yapacak bi yerin yokta neyse. Asıl ben teşekkür ederim kızın birine amcık ağızlılık yapıp bu kadar birşeyi anlatmamak geretiğinin farkına vardırdığın için-

Konuşma biraz daha uzundu da ben pek hatırlayamadım şimdi. Gereksiz konu çünkü. Bu arada Jill'cim ne kadar lafta müslüman olsamda o dalga geçtiğin müslümanlıkta emanete hıyanet olmaz. Kutuların hala bende bir gün getireceğim merak etme.

Son olarak bugün gaylerin günü.İstanbulda onur yürüyüşü düzenlendi gidemedim ama ruhum hep oradaydı. Unutmayın !! NE YALNIZIZ NE DE  YANLIŞ!!!

Onur haftamız kutlu olsun.....

21 Haziran 2013 Cuma

Ben Lys'ye Girmedim O Bana Girdi ..! -Jack

Evetttttttttt.
Okullar kapandı ve Jack yine yalnız. İşsiz güçsüz,bütün gün koca karı gibi evde oturarak geçiriyorum. Yaptığım ve yaşadığım  tek şey gayler tarafından reddedilmek. 

Uzun süre konuşuyorsun ve insanlar birden değişiyor. Gerçi artık yalama olmuş gibiyim. Beni reddetmeyenleri     ben reddediyorum. İnsanlar neden bu kadar havalı anlamam. Kimi karı gibi trip atar kimi narsist olma konusunda master yapmıştır kimi erkekliğini unutup ortada kadın gibi dolaşır kimi de hanzonun önde gidenidir. Bende o kadar mükemmeli arayan bir insan değilim ama neden insanlarla anlaşamıyorum bilmiyorum. Gerçi biri varda o da önüne geleni becerme peşinde. Bende bu aralar ciddi ilişki peşindeyim. Ciddi derken evlilik falan değil yani sadece bir kişi olsun benim olsun derdindeyim.

Bir sürü yere  iş için başvurdum çünkü üniversite sınavı kol gibi girdi. Hiç bir şekilde umudum yok. Daha diplomamı almadım ve daha on sekiz yaşımı doldurmadım. Görüştüğüm bir yer on sekiz yaşımı doldurduğum gün arayacaklarını söylediler. Doğum gününe o lanet güne yirmi beş gün var. Okul bitti, dershane bitti ve benim yapacağım hiç birşey yok. Ev hanımları gibi evde oturup izdivaç programı izliyorum. Gayler için izdivaç programı olsa emin olun katılırdım. 

Çok fazla arkadaşım olmasına rağmen çoğuyla görüşmüyorum artık. Çoğu boş insanlar çünkü. Starbacks'a oturup akşama kadar mahalle karısı gibi dedi kodu yapıyorlar. Kim kimi becermiş , kim kimle çıkmaya başlamış. Hep bi sidik yarıştırma modundalar. Daha kaliteli arkadaşlıklara ihtiyacım var . Ne bilim oturup siyaset tartışalım yada bir sanat filmi tartışalım. Gerekirse hiç tartışmayalım havadan sudan konuşalım  ama verimli bir sohbet olsun. Standatlarım değil de düşüncelerim değişiyor. Büyüyorum  galiba . Homofobik olan abimle bile takılmayı düşünüyorum yani .Düşünün artık nasıl değiştiğini düşüncelerimin. 

Burdan blog yazmama sebep olan , hoşlanmaya ve sevmeye başladığım ibnenin evli olduğunu söyleyip ağzıma sıçan adama teşekkür ederim.

Kendimle alakalı sorunları geçtikten sonra Gabilede kendisini daha genç göstererek arayış yapan pezevenk babama gelelim. Yaklaşık dört senedir nafakamı ödemiyor. Aylık 100 tl olmasına rağmen ödemiyordu. Bizde annemle dava açmıştık ve dava sonuçlandı. Çok ironik bir şekilde evlendiği yeni eşiyle evlilik yıl dönümlerini kutlamaya giderken yakalandı. Bir kaç gün hapis yattıktan sonra bir süre verilip çıktı. Nafakamı faiziyle ödedi bugün. Anneme devamlı 'alırsın yarrağımı ' diyordu. Bizde annemle düşündük koca bir yarrak tablosu alıp postayla evine göndermeye karar verdik. Bakalım ne olacak.

Çok canım sıkılıyor ya. Öyle böyle değil. Gerçi kafam rahat. Böyle de devam etsin bakalım.

Bir sonraki ilginç olaylarla tekrar görüşürüz. Bu monotonlukla ilginç ne olabilir ki anca örgü örmeye başlarım o kadar .. 

4 Haziran 2013 Salı

Jack Tesadüflerin Kurbanı -Jack

Yine berbat bir tesadüfle başbaşayım. İlk önce Mickyden bahsedeyim. Tabi ki de terk edildim. Yine ağzıma sıçıldı. Micky'nin Ricky'e benzemesinden ötürü galiba Ricky tarafından ikinci terk edilişim gibi geliyor. Otuz yaşındaki adam ayrılacağını veya görüşmek istemediğini niye insanın yüzüne karşı söyleyemez anlamış değilim. Başka numaradan açınca -Aşkımmmm - diye konuşmayı biliyor ben kendi numaramdan arayınca telefonları açmıyor. Kendisi 20 mayıs da Ankara'ya gitti iş için on gün sonra gelecekti hala gelmedi. Belkide geldi ben bilmiyorum. Arıyorum açmıyor, mesaj atıyorum cevap vermiyor. Büyük ihtimal istemiyor. Bende onu bekleyecek değilim ama  -AKLIMA GELİŞİNİ SİKEYİM!!-

Çok fazla bağlandığım söylenemez ama kendimi bu sefer uzun sürecek diye şartlandırmıştım. Daha yeni yeni koli kesmeye başladım zaten. Daha onsekiz yaşındayım bir kişiyi bekleyecek kısıtlı zamanım var. Yaşım ilerledikçe yani kıçım çökelek peyniri gibi olunca elbet beklerim. Zaten eski eşi ve çocuğunu görünce bir kötü oluyordum. Kıskanma değil tamamen mide bulantısı. Neyse Mickyle olan ilişkimizinde sonuna geldik. Bir kaç gün sonra aklımı meşgul etmeyide keser, keserim.

Asıl problem sesimin hala özgürlüğüm için bağırmamdan kaynaklı olarak travesti sesine dönmesi.  Kaç gün oldu hala düzelmedi. Sıcak bulduğum herşeyi içiyorum. (fesatlaşma sakın !! ) bu gün bir de mezuniyet törenim var konuşmaya utanıyorum. Özgürlük demişken Türkiye de olanları biliyorsundur. Gezi parkından sonra patlak veren özgürlük ve devrim davası . Tamamen eşcinsel ve insan hakları için oradaydım. Zaten iş gezi parkından çıktı. Çok fazla bu konu hakkında konuşmayalım. Daha ilginç bir konu var. Küfür edebilirsin, bana üzülebilirsin yada kahkaha atabilirsin. Traji komik çünkü.

Eşcinsel olduğumu söylediğim zaman  bana - Eee siz nasıl sevişiyorsunuz ?- , - Halka açık bir yere nasıl çıkıyorsunuz?-
Gibi gibi sorular soran tam bir  orospu çocuğu olan babamı gabilede arayış yaparken yakaladım. Adam bildiğin işi kurmuş öyle böyle değil. Biraz gerizekalı ama olsun. Gerçek adında bir face açmış fotoğrafsız tabi  ki. Biraz da yalancı 52 yaşında olmasına rağmen 35 yasındayım diyor. İncirlide oturmasına rağmen Yeni bağlarda oturuyorum falan diyor. He birde Karslı olmasına rağmen  Muşluyum diyor .

Benim ağrıma giden konu şu. Tamam onun yaptığı sapkınlık , sapıklık birde evli yahu. ! Ben eşcinsel olduğumu söylediğimde niye destek olmuyorsun. Orospu çocuğunun bir numaralı örneği..

Buradan evrene sesleniyorum. Eğer hayatıma bir kez daha çomak sokmaya kalkarsan o çomağı götüne sokarım..


19 Mayıs 2013 Pazar

Ricky'nin Kopyası -Jack

Daha karga yemeği yemedi , Üsküdarda da sabah olmadı  ve kimse balığı bahane edip koliye gitmedi. Anlayacağın okuyucu kötü bir alışkanlık olarak tatil günlerinde bile okul saatinde uyanıyorum. Sabahın körü ve ben zebellak gibi ayaktayım.

Sabahın köründe burada ne arıyorum. Konuya nasıl girsem bilemedim. Ricky'i biliyorsunuz hani şu hayatıma sıçıp siktir olup giden orospudan çocuk yapan pezevengin evladı. Heh işte ona benzeyen birini arıyordum galiba kaşımdaki kişiden. Yaklaşık bir aydır biriyle konuşuyorum ve evi o kadar yakın ki benim okulun orada bana  nefret ettiğim okulu bile sevdirebilir. Bu sefer ki diğerleri gibi değil. Çok ciddiyim. Biliyorum ayran gönüllüyüm, biliyorum kimseyi sevemiyorum , biliyorum kiminle konuşsam hep -bu sefer ki farklı- diyorum. Ama bu seferki cidden çok farklı :))

Biraz önce yüzümü yıkadım sonra aynada kendime bakarken aklıma geldi birden. Ricky değil yahu şuan konuştuğum adam. Ona da Micky diyelim. Böyle bi ağız burun kayması, gözlerin içi parlaması , hiç bir şey yokken otuziki  dişimi de görmem . (18 yaşındayım gerçi daha 20lik dişim çıkmadı )  Sonra durdum dedim ki -geç anlat, fenalardasın sen  Jack- Bundan sonra konuya giriyorum.

Güne ne kadar kötü başlamış olsam da sonrası çok güzel geldi. Neden kötü başladı dur anlatacağım. Sabahın köründe annem odaya girdi haşır huşur bir şeylerle uğraşıyor dedim -git şuradan uyuyoruz herhalde - hiç tınlamadı..Kahvaltıya falan çağırmış ki saat sabahın altısı. Ben saat dokuz da kalkıp dershaneye gideceğim iki dilim  ekmek uykumu bölemem kusura bakmasın kimse. Zaten annem bir kaç gündür kıvranıyordu. Kandıl günü gabilenin haber sayfasına girmiştim haberleri okurken gördü kesin ona takmıştır kafayı. Her neyse kaç defa kahvaltıya çağırdı uykumun ağzına sıçtı zaten. Gıcıklık olsun diye gitmedim. Sonra bir hızla odaya girdi bütün dolabımı aşağıya indirdi. Ne olduğunu anlamadım kalktım  dedim -ne yapıyorsan sessiz yapar mısın ?- çok sakindim. O da bıraktı gitti evden çıkarken -Akşam eve geldiğim zaman seni evde görmek istiyorum işimiz var seninle- dedi çekti kapıyı çıktı.


Bu lafın üstüne uyuyamadım. Kalktım dağıttığı kıyafetlerimi topladım. Toplarken acaba ne  işi var diye düşündüm kafamda. Annem benim biraz kuruntuludur da kuruntulu olmaktan daha fazlası aslında kendi içinde  kurar bişey ona inanır daha da büyür o büyür sonra bağırır çağırır susar. Zor bir dürüm yani.. Gel gelelim ki akşam ben eve ne kadar erken gelsem de kendisi eve gece ikide geldi. İşi falanda yokmuş sırf eve erken geleyim diye böyle ciddiyet katmaya çalışıyor. Katil olacağım kendimi öldüreceğim.

Gelim Micky'e dur ilk önce şu yamulan ağzımı yüzümü toparlayayım. Allahım bir insanın gülüşü bu kadar tatlı olamaz.Onun ben inci dişlerini yerim. Dudakları da çok güzel. Hele o top sakalı yokmu yanağımı öptüğü zaman batıyor falan çok tahrik edici. Ayrıca elleride çok güzel. Rick'ye o kadar çok benziyor ki size anlatamam. Kopyala yapıştır. Sadece Ricky'den daha fazla saçı var. Göz renkleri bile aynı ya. Böyle buğulu yeşil. Kahverengiyle birleşmiş yeşil. Ela gibi de değil her neyse ben duman gözlüm diyorum zaten. Bende kızıl saçlıyım diye o da bana balım diyor.

Dün o kadar güzel vakit geçirdik ki anlatamam. Uyuyordu o zaten bende sokuldum yanına biraz uyduk falan sonra birden Ricky gibi konuşmaya başladı.
-Ben çok alıştım sana  seviyorum lan harbi seni başkasıyla birlikte olursan onunda seninde ağzına sıçarım. İlerleyen zamanlarda yüzük takalım. Bana da bakmasın karılar artık ben buldum eşimi .-

Beni o konuşurken görmeniz lazım. Durun lannnn ağlayacağım galiba .:/

Hiç birşey demedim öylece baktım. Duman gözlerine baktım bir an -Te Amo Mucho Mucho Mucho- diye bağracaktım da kendimi son anda tuttum. Rcky bir gün beni eve bıraktı sonra dönüp giderken arabanın camını açtı- Mi Amorrr ! Te Amo Mucho Mucho Mucho- diye bağıra bağıra gitti. Anlamını bilmeyenler için söylüyorum -Aşkım ! Seni Çok Çok Çok Seviyorum- demek .

Karşımdaki Micky olduğunu anlayınca sustum sadece bir öpücük kondurdum sonra sarıldım. O da birşey demedi öylece ne kadar süre durduk bilmiyorum hiç. Çok güzel gündü. Feci halde duygu yüklendim şuan dokunsalar  ağlayacağım yani o derece.

Neyse ben gideyim kahvaltı yapayım. Umarım bu seferki olur allam nolur amin. Bir sonraki yazıca görüşmek üzere okuyucu. xoxo

17 Mayıs 2013 Cuma

İçimdeki Hayvan Sevgisinide Aldı HAYVAN!!! -Jack


Dananın kuyrugu koptu sonunda. Bu bloğu açmaktaki bütün amacımız  okuldakiller hakkında dalga geçip sene sonunda açıklamaktı. Tabi ki işler öyle olmadı. Şuan bütün okul ben ve Jill'in kavgasını konuşuyor olmalı.

Okula rezil olduk evet! Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Jill'e bir tane patlattığıma sevinsem ki sevinilecek bir şey değil. Sakalları da olsa kız sonuçta. Okuldakilere rezil olduğuma üzülsem mi ki onların hiç biri umrumda değil. Böyle sikik bir durumdayız yani. Saçma bir giriş olmadan olaya girsem çok iyi olacak.


Jill ile sınıflarımız yan yana. Ne kadar konuşmasak da onların sınıfta bir kaç arkadaşım var. Sınıfta yakın zaten  ara sıra gidiyorum. Her sabah Tuba ile buluşup okula gidiyoruz. Tuba  da onların sınıfta, okula giderken Jill'in kutuları bendeydi. Jill devamlı beni soruyormuş ona - Jack okula geldi mi ? - falan diye. Birde Jill'in bende iki tane kutusu var anıları topladığı çerçöp. Aslında içindeki özel şeyleri annesi görmesin diye bana vermişti. Bir gün sınıfa geldi ve onları benden istedi. Bende ibnelik olsun diye -Unut onları - dedim. -Daha fazla seninle muhattap olmak istemiyorum- dedi. Bende -Siktir git o zaman - dedim. Sınıftan çıkarken baygın gözleriyle behlül behlül bakmış  yazık biraz sinirlendi herhalde. Yanımdaki kız söyledi. Zaten hiç bir arkadaşım sevmiyor onu. Neyse . Jill'de sinirlenmiş herhalde ergenler gibi bana laf sokucu durumlar paylaşıp duruyor.
-Neyse sinirlenince beni de kendi seviyesine düşürecek. Seviyesiz!-

-homofobik olan ailem.. homofobik olan ailem... kimse homofobik değil senfobik olduğu kadar! Götçü herif-


-anlıyorum ki insan en yakın gördüğü kişiye bile bir şey emanet edemiyor.- gibi.  Tabiki bunların hiç birine cevap vermedim ama kendi kendime  -GERİZEKALI KABA SAKAL- demeden de geçemedim. Ertesi gün yine Tuba'ya -O Jack görecek günün - demiş. Ne göreceğim çok merak ediyorum.Bütün okula gay olduğumu söyleyebilir. Gerçi okulların kapanmasına çok az bir süre kaldı. Öğrenseler bile umrumda olmaz . 
Her neyse yine bir tenefüs onların yanına gittim. Ve baktım suna en arkada yalnız başına fizik sınavına çalışıyor. Jill'in yanında değil çünkü kıza devamlı gerizekalı olduğunu  çalışmadığı için ona kopya vermeyeceğini (sanki kendisi çok akıllı çok çalışkanmış gibi) söyleyip laf sokuşturup durmuş. Bu durumda kim kendisini üstün görüyor siz karar verin . Gay olduğum için hiç kendimi üstün görmedim. Suna'nın o halini görünce derin bir nefes  alıp allama şükrettim. Sonraki tenefüs  yine gittim keşke gitmeseydim. Kulağımda kezbanın biri -çoookkk tatlısııınnn- diye yayvan ağızla konuşuyor onunla uğraşıyorum. Kız birde erkek olsa neyse de. Konudan sapmayalım. Sınıfa telefonla girdim kolumla tuttu - Çok şerefsizsin biliyorsun dimi- dedi. Hiç bir şey demedim. Şimdi bizim sınıflar yan yana olunca her türlü karşılaşıyor insan. Suna'yı gördüm bi kızla konuşuyor. Yanına gider gitmez dedi zaten -Jill ile kavga ettik - diye. Hiç şaşırmadım tabiki. Konuşmaya devam ediyordum. Jill'lerin sınıfın kapısının önündeyiz. Jill geldi o koca götüyle etrafı sallaya sallaya o sert olduğunu zannettiği mal bakışlarıyla bakıp  - Orossspu çocuğu- dedi.





Kan beynime sıçradı. Hadi bana laf söylüyor da anneme laf söylemesi çok sinirimi bozdu. Annem ne kadar benim gay olduğumu kabullenememiş olsa bile laf söylettirmem kimseye.  Jill öyle dedi ve arkasını döndü gitti. Bende bir anlık refleks kafasına bir patlattım .Çat diye ses geldi.  Tabi ki bizim cazgır Jill - napıyorsun sen hee napıyorsunnn !- diye bağırınca  bütün herkes başımıza toplandı. Jill tutmuş bi sırayı bana doğru ittiriyor bir yanda da gömleğimi kavramış çekiyor bende onun saçını çekiyorum bıraksın diye. Son bir hamle yaparak kolumu çırmaladı hayvan. İçindeki hayvanı ortaya çıkarttı umarım rahatlamıştır. 

Birde bana verdiği kutuları ben evde yokken gelip annemde alacakmış. Annem yerini bile bilmiyor kutuların nasıl versin sana. Böyle de bi mal işte. Anlayacağınız Jill tam bir hayvan ve eğer böyle devam ederse ömrü boyunca yalnız olacak ve hayatına sadece onu becermek için girip çıkacaklar.