28 Kasım 2013 Perşembe

Değişiyor İnsan... -Jack

Bitmiş bazı şeyler var elimde.Mutlu bi ilişki, boş bi sigara kutusu, kalmayan bi umut, fincanda soğumaya mahkum kalmış kahve ve aldığım ilk dakikalarda sonuna hazırlamak için başlamadan önce sonunu okuduğum beş altı kştap.

Birini sevme isteği uğrasada ara sıra aklımdan çıkamayan doktor engel olabiliyor hala. Koli bulmak için girdiğim sitede aldatıyormuşum gibi hissedip çıktığım dakikalarda yazıyorum.Doktorla olan ilişkimin sonuna hazır değildim henüz ve hayat sonunu hiç beklenmedik zamanda çıkarttı karşıma.Daha çok güçlendim ve daha fazla anladım bazı şeylerin değerini. Yalnızlık daha iyi bir şey sanırım benim için. Telefonum hiç çalmıyor. Fakat her gece sarja takıyorum. Yalnızlığıma eşlik eden şarkılar sağ olsun. Yalnızım ve kendimle uğraşmaktan başka hiç bir şey yapmıyorum. Ne arayanım var ne de soranım. Kim kimle ne yapmış, kime ne olmuş ya da başkalarının dertlerini dinleyip yapmacık yapmacık 'olsun canım geçiyor her şey' demek zorunda kalmıyorum.

 Biraz uzun oldu sanırım yazmayalı. Aslında gün içinde kafamda devamlı başlangıç yaptığım yazılar var. Kağıda dökemesem de yazıyorum. Kendi içimdeyim uzun zamandır. Bu durundan git gide zevk almaya başlıyorum ayrıca. Tek sorunum ailemin ara sıra gereksiz tartışmalarına kayıtsız kalamayışım. Sorunda neden onlara bir şey anlatmıyormuşum..

Eski ben ben değilim. Günde üç dört kişiyle yatamıyorum. Hatta doktor beni hayatından def ettiğinden beri elime kimsenin eli değmedi. Bir süre daha değeceğine benzemiyor. Hala iş yerime, dershaneme, evimin nerede olduğunu bilmediği halde geleceğine inanıyorum. Hayali kuruyorum desem daha doğru olur.
 Hayal işte bir gün olur mu bilmem. Ne kadar hayal kursam da olsun istemem. Ne yapacağımı bilmiyorum çünkü. Daha biraz önce aklımdaki doktor olduğunu bildiğim için kendime ihanet ettiğimi düşünürken, size doktorun koli aradığı profili gördüğümü söylemedim. Gördüğüm zaman bile ne yapacağımı bilemedim. Eğer bir gün karşıma çıkarsa beş dakikalık zevk için arayış yaptığı sitelerde bana göndermek için çekindiği fotoğrafları yayınladığı için laf sokabilirim. Belkide ağzımı açmam. Pek millete laf anlatmıyorum artık. Susuyorum ve onlar istediklerini düşünüyor. Güzel bir hediye bence. Kıymetini bilmeleri dileğiyle...

Her neyse. Böyle eskisi gibi götlü göbekli şeyler yazamayınca bi tuhaf oldum. Edebi nitelikli cümleler kurunca kendimi yeni ergenliğe  girenler gibi hissettim.Bilmiyorum belki de senin böyle düşünebilme ihtimalinden kaynaklı. Olgunlaşmış da olabilirim..

 Öyle bi kazık yedim ki. Aslında iyi oldu. Yediğim kazıktan dolayı eğilmem artık her şeye. Doktor... Bir yandan da düşünüyorum doktor bana kazık atmadı ki diye. Soğumuş olabilir, sıkılmış olabilir, eski heyecanı alamıyor olabilir yada her neyse. Gayet normal ayrılmak istemesi. Kimse karşısındaki mutlu oluyor die mutsuz olmak zorunda değil. Doktorla tanışmadan önceki halime bakıyorum da yatmadığım adam kalmadı Bursa'da. Bütün hayatım sex üzerine kuruluymuş. Şimdi öyle mi? Vallaha değil. Biriyle sevişme olasılığımı bile düşünemiyorum. Uykum kaçtığı zamanlarda yaşadığım sex anılarını düşünür ya da abazanın biriyle uykum gelene kadar sex muhabbeti yapardım. Şimdi onun yerine uykum kaçtığı zaman kalkıp ya kitap okuyorum ya da test çözüyorum. Bunlar iyi şeyler bence. Çeki düzen verilmiş bir hayat işte. Birde şu üniversiteyi kazanıp loş ışıklı odamda Sıla'nın vaveyla albümünü dinlerken acı sade kahvemi yudumladım mı tamamdır. Şarap da olabilir. Çileklisinden.

Doktora soracağım diyorum ya bir gün karşıma çıkarsa o bana gönderdiği fotoğrafları sitelerde yayınlamasının hesabını. Sırf anılara ihanet etti diye soracaktım ama bende yaptım aynı ihaneti. Eve eski  kız arkadaşım geldiği zaman doktorla yaptığımız her şeyi yapmadık mı? ayrı boku ben de yedim. O yüzden şimdi fark ettim de bunun yüzünden doktora hesap soramam. Neyse zaten ne o benim karşıma çıkar ne de ben o karşıma çıktığı zaman ağlamamak için kendimi zor tuttuğum zaman bunun hesabını sorarım. Belki de ağlamam bilmiyorum.

Neyse yine doktora bağladım yazıyı. Hiç öyle bir amacım yoktu oysaki. Hadi bakalım birazdan sabah ezanı okunacak bari bir kaç saat uyuyayım da dershaneye gideceğim oradan da işe. Yazıyı Ahmet BATMAN'ın bir kaç cümleleriyle bitireyim.

'..Şimdi her şey fincanda soğuyan bir kahve kadar tatsız. Ve hiç bir yazı sana yazılmadı, senin yüzünden yazıldıysa haberim yok.....'

15 Kasım 2013 Cuma

Anılar Aynı, Kişiler Farklı.. -Jack

Kendimi sorguluyorum devamlı. Bu yüzden kaç gündür kitap yüzü görmedim. Nedenini bilmiyorum ama gidip geliyorum kendi içimde devamlı.

Bundan iki sene öncesine gidelim hatta daha fazla. Ben daha kendimi kabullenmemiş eşcinsel kimliğimle kızlarla takılıp bir yandan da erkeklerle yatıp kalkan bir ergen olarak hayatıma devam ediyordum. Size bu bundan hiç bahsettim mi bilmiyorum ama  göstermelik kız arkadaşlarım olmadı hiç. Kız arkadaşlarım oldu ama göstermelik değildi. Hatta iki buçuk sene süren uzun ilişkilerim bile vardı.

Çıktığım süre içinde el ele dolaşmalar, yanaktan öpmeler falan ama daha ilerisine gitmedi iç bir zaman. Bir ara olur gibi oldu midemden gelen sesler sonrası erekte olmadığımı farkedince olmadı.

Daha sonrasında hayatıma birisi girdi. RİCKY. Aradan bir hafta geçmeden bir kızla tanıştım. Benden bir yaş küçük esmer bir kız. Ricky'e aşık olduğumu sanınca kızı terk ettim ben. Hemde inanmayacaksınız belki ama Doktorun bana dediği lafların aynısıya. Kız beni ıssız adam sanıyor bende doktoru öyle nitelendiriyorum . Zincir gibi bi olay. Kız hala seviyor beni biliyorum. Bende seviyorum ama herhangi bi kızı sevdiğim gibi. Doktoru sevdiğim gibi sevemiyorum işte.

Ama  kızla da böyle buluşunca yaptığımız şeyler geliyor aklıma, film izlemelerimiz,gezmeler, fotoğraflarımız falan olabilir ama onun istediği gibi değil. Herneyse nerden geldik buraya.

Biliyorsunuz Doktorun beni terk edişini yediremedim. Yıprandım,dağıldım,üzüldüm.. Birde beni arayan devamlı özel numara vardı biliyorsunuz . Bu kız olma ihtimali yüzünden aradım bi gün. 'Eğer sensen bendeki değerini kaybedersin sen yaptıysan yapma sakın böyle birşey' dedim. O gün aradığımdan beri attığım berbat twitlerden şüphelenip 'iyi misin?' die mesaj attı. Cevap verdim haliyle. Çünkü bu kıza 'Sen benim en son kız arkadaşım olacaksın söz veriyorum' demiştim. Kendimi de kabullenince bu kızdan sonra hiç bi kızla konuşmadım. Sözümü tuttum. İleride de tutacağım.

Bu kız mesaj atınca doktorun bana dedikleri geldi aklıma. Üzüldüm mü yoksa beni sevdiği için egom mu tatmin oldu anlamadım ama konuşuyorduk kızl bir süredir. Hiç bir şekilde umut verici birşey söylemedim.Sonra buluşma olayları falan oldu. Bize geldi bi sabah. Doktorun hazırlayıp yatağa getirdiği kahvaltının aynısını hazırladım. Kahvaltı yaparken film izledik televizyondan. Sofrayı toplayıp bulaşıkları yıkattım ona.. Doktorun evinde de ben yıkardım . Doktor hazırlardı ben yıkardım. Aynı şeyleri yaşadık. Roller değişikti ama olsun. Hiç konuşmuyoruz ama aradan iki sene geçmiş benim aklımda Doktor onun aklında ben ve benim Doktorla olan anılara ihanet etmemin verdiği suçluluk duygusu. Ne konuşabilirdim ki. Doktoru ne kadar sevdiğimi mi anlatacaktım. Daha eşcinsel olduğumu bilmiyor. Gerçi otobüse bindirirken söyledim. Dur oraya da geleceğim.

Bulaşıkları yıkattım. Bu arada kaçıncı kahvemi ve sigaramı içiyorum bilmiyorum. Kızın çizim ödevi  varmış .Benimde çizimin iyidir. En son çizdiğim resim Doktorla çekindiğimiz ilk fotoğraftı. O anıya da ihanet ederek kızın çizim ödevini yaptım. Sıra geldi ıslak keke. Islak keki o yapmaya kalktı çırpıcının tuşuna parmağı yetmediği için yardım etti. El ele değeceğiz diye tutmadım. Ben çırptım o malzemeleri ekledi.

Yaptığım en güzel ıslak kekti. En son Doktorun doğum gününde yapmıştım. Tek başıma üzerine mum koyup üflemiştim. En son o zaman yapmıştım. Şimdiki çok güzel oldu. Doktorun yaptığı gibi olmasada olsun. Sinirden ve gerginliğimden bütün keki yediğimi söylemeden geçemeyeceğim. Islak keki yedik. Kız konuşmak için fırsat kolluyordu.Bende konuşalım ben bitsin die 'konuşmak için beni bekleme ben konuşmuyorum bu aralar. Anlatacak pek birşeyim yok' dedim. Oda konuşmak istemedi. Hala içinde umut olup olmadığı sordum ağlamaya başladı. Sessiz sessiz ağlıyor ama.

Hava da bayağı esiyor. Yine tepede dolunay. İçimde ince bi  t-short var. Montumu çıkarttım verdim. Kalktı ayağı ağlaya ağlaya ' al hasta olacaksın' dedi. Almadım. Sarıldım kıza. Kız daha çok ağladı. Kokumu içime içine çektiğini hissettim. Bilirim ağlarken sevdiğinin kokusunu koklamak nedir. Doktor beni terkederken yalvarmıştım 'beni bırakma' diye. Kollarında ağlarken kokusu geliyordu. Onun kokusunu soluyordum daha çok ağlamak geliyordu içimden. Ve hiç bir koku beni bu kadar oksijene düşman etmemişti.

'Sana söylemediğim birşey var. Söylesem belki beni unutursun. Belki de nefret edersin bilmiyorum.Ama söylemeliyim bence. Çok şey yaşadım ben. İlk okulda dalga geçtiler, lisede arkamdan konuştular. Devamlı sakladım herkesten. Ailem öğrendiği zaman bile annem sevmedi beni eskisi gibi. eni sevmen hoşuma gidiyor. Bi kız olarak farklısın benim için. Beni sevdiğin gibi sevemiyorum ben seni. Bir tek seni değil bütün kızlara karşı böyleyim. Değişirim sanıyordum eskiden. O yüzden birlikteydim seninle ama olmuyo işte. Lanetlenmiş gibiyim. Böyle yaratıldım. Hani sana diyordum ya yazın İzmir'den gelince böyle değiştim diye yok öyle birşey. Benim sana yaşattıklarımın aynısını bende yaşadım. 19 Eylül'de  terk edildim bende. Uykusuz kaldım,yemek yiyemedim, su içemedim. Yalnız kaldım ve hala yalnızım. Bir arkadaşımdan bahsettim ya sana Doktor diye. O arkadaşım değil eski sevgilim o benim. Ben erkeklerden hoşlanıyorum. Eşcinselim ben. Benden nefret et,hatta vur bağır çağır ama kimseye söyleme. Başkalarının bana ibne demesini kaldıracak değilim. Baksana 78 kilodan 60 kiloya düştüm toparlanmalıyım. Ya da söyle rahatlarsın belki. Teşekkür ederim bugün için. Hiç Doktorun yokluğunu hissetmedim. Sadece onunla yaptığımız şeyleri seninle yaptık.Islak kek,kahvaltı falan. Anıların yerini seninle alsın istedim. Sen seviyorsun çünkü beni. Artık doğru yerde anılar. Konuşsana,ağlayada bilirsin. Susma korkuyorum' dedim.

Yüzüme baktı sonra dudaklarıma baktı öpecek gibiydi. 'Yapma' dedim. 'Ben değilim öpeceğin kişi pişman olursun. Keşke başta söyleseydim. Ama korktum. İnsanların laf söylemesinden korktum .Sandığın kadar güçlü değilim ki ben'

Sarıldı sıkı sıkı..

'Senden nefret etmiyorum.Nasıl nefret edebilirim ki. Sadece kırgınım, şuan eve gidip yatmak istiyorum saat on olmuş zaten. Yarın nasıl uyanırım bilmiyorum. Belki yıkılmış,belki mutlu,belki de seni unutmuş olarak. Bilmiyorum işte. Hayırlısı olsun artık. Seni sorduğum herkes-değişik çocuk o biraz- demişti. Sebebi buymuş demek ki. Keşke yaşamasaydım böyle birşey. Kırgınlığım hiç geçmez emin ol. Kimseye de söylemem merak etme. Böyle birşey nasıl söylenebilir ki. Ağlama hadi. Gidelim' dedi. Otobüse bindirdim ve gitti.

Şimdi nasılım. Önümde son sigaram, soğumuş bir kahvem ve etrafa boş bakışlarımla size yazıyorum. İçim niye buruk anlamadım. Doktorla olan anılarımıza ihanet ettiğimiz için mi? Yoksa bir sevenimi kaybettiğim için mi ? Bilmiyorum. Ama sorgulamam herhalde artık kendimi.

KENDİME NOT
Bir daha kahveni soğutacak kadar kimseyi düşünme, soğuyunca tadı bi kötü oluyo kahvenin.

OKUYUCUYA NOT
Uzun yazdığım için bana küfür etme ne olur. Doktorla tanıştığımdan beri bir tek size anlatıyorum herşeyi. Sevgiler.

8 Kasım 2013 Cuma

Ne Yalnız Ne De Yanlışsız... -Jack

Bok gibi giden ama bu durumdan oldukça mutlu olduğum hayatımda yaptığım güzel şeyler de var. Gönüllü olarak çalıştığım bir sivil toplumundan edindiğim çevreden bir teklif geldi. Eşcinsel olduğumu bildikleri için 'Serbest Kürsü' die bi programda eşcinsellerin yaşadığı ayrımcılık için konuşma yapmamı istediler. Bende yazdım ve okudum. Çok heyecanlıydım küsrüde. Bir yandan beni buradan kovacaklar korkusu bir yandan da kapıdan her an Doktorun girme ihtimalinin verdiği hayallerle başladım konuşmaya...

AYRIMCILIK.

Ne kadar lanet bi durum bu yaşadığımız. Yalnız olmadığımı biliyorum. Keşke yalnız olsam da sorun sadece bende olmuş olsa. 

İlk defa böyle bir şeye kalkışıyorum. Ayrımcılık üzerine konuşmak, bir şeyler anlatmak. Annem duysa yine hıçkırıklara boğulur.

Kendimden bahsedeyim biraz. Adım Jack, alkolik bi baba yüzünden hiç aile huzuru görmemiş, sarhoş bir gecenin ürünü olan bir eşcinselim. Hala daha aile huzuru diye birşey görmedim. Homofobik  ve muhafazakar bir ailem var. Homofobiklik nedir? Muhafazakarlık nedir? Ayrımclık nedir? Bilmek istemediğim şeyler. Malesef bir eşcinsel olarak hepsini yaşayarak öğrendim. Öğrenmeye zorlandım daha doğrusu.

 Aileme açıldığım gün bütün hayatım değişti. Annem ağlamakla yetindi. Abim üniversiteye gidene kadar kimseyle görüşmemem gerektiğini, babam ise erkek arkadaşımla nasıl seviştiğimi sordu. Aileme söylediğim tek şey 'aile baskısı yüzünden evlendirilen eşcinsellerden olmayacağım' dememdi. Bir daha evde ne eşcinsellik ne de açıldığım gece konuşuldu. Annem hala gizli gizli ağlar. Abimle hiç anlaşamıyoruz bile. Baba desen bi haber zaten..

 Her eşcinselin yaşadığı gibi kolumdan tutup psikoloğa götürüldüm. Onca para vermelerine rağmen duymak istedikleri şeyi duyamadılar. Onlarda inanmamayı seçti. Çünkü bizim kütük doğuda ve doğudan eşcinsel bir birey çıkmaz , çıkamaz..

Onlara kalsa böyle şeyler yurt dışında olur. Her neyse. Kabullenmediler ama hiç de normal olmadı  hiç birşey. Anneniz eskisi gibi içten sarılmıyor size ve en ufak bir sorunda 'Ne yapacağım ben bu ibneyle' lafları havada uçuşuyor. Abim ise hasta olduğumu düşünüyor fakat bana hasta gibi değil de bir pislikmişim gibi davranıyor. Eşcinsellik hastalık değiş tabi ki ama hastalık olsaydı hasta bir insana böyle davranan bir zihniyetin sağlığından bahsedermiydik ? Tek benim abim değil çoğu toplum böyle.

Bir de eşcinselim ben dediğiniz zaman bir yerde birden 'müslüman mısın ? ' sorusu geliyor peşi sıra. Doğrudan cehenneme gideceksin diyerek cehenneme gidiş biletini keser gibi konuşuyorlar ve insanların ağızlarına sakız oluyorsunuz.

Eşcinsel doğmayı ben istemedim. Ailemi, göz rengimi, saç rengimi ben istemedim. Eğer dünyaya tekrar gönderilecek olsam ve bana sorarlarsa 'Nasıl gitmek istiyorsun' die eşcinsel olarak gitmek istemem. Çünkü kimse istemez toplum tarafından dışlanmayı, hiç evlenemeyecek olmayı, çocuk sahibi olamayacak olmayı istemez.

Cahil bi toplumuz. Erkeklerimizle övünen bir toplumuz. Bu yüzden eşcinsel erkekler, transexuel bireyler ayrımcılığa daha çok maruz kalıyor diye düşünüyorum.  Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemem. İnsanı insan olduğu için  niye yargılayamazlar ki. Gerçi Türkiye'de eşcinseller bırakın insan olarak yargılanmayı canlı oldukları için bile yargılanmıyor. Bakınız amcası ve babası tarafından öldürülen AHMET YILDIZ davasına, bakınız İstanbul'da vahşice öldürülen DORA'nın davasına hangisi sonuçlandı ? Sonuçlanan tek birşey var oda insanların lafları. 'Kesin çok para istemiştir o haline .' 'Kim bilir ne yaparken öldürüldü.' vs vs bir sürü kendileri gibi ucuz bir ton laf.

Bursa'da ki eşcinsellere karşı olan homofobik hareketin ne kadar fazla olduğunu tahmin etmeniz  çok zor olmasa gerek. Bunun sebebinin altında yatan temel sebeplerden bir tanesi eşcinsel kesimin ataerklik sırafına uygun olmayışı. Bir diğeri ise Bursa'nın evliyalar şehri olarak bilinmesi.

 Bunun en büyük örneği Bursa'da açılan GÖKKUŞAĞI DERNEĞİ'nin eşcinsellik yürüyüşüne texaslı grupların engel olması. GÖKKUŞAĞI DERNEĞİ valilikten izin almalarına rağmen iki adım bile yürüyemediler. Çünkü Bursa Esnaflar Derneği ile texaslıların engel olması. Aile yapısını bozuyormuş. Kendi cinsine aşık olan ve birlikte olmak isteyenler nasıl aile yapısını bozabilir.Aşk ne zamandan beri aile yapısını bozuyor. Eğer aşkın aile yapısının içine karıştıracaksak, televizyonda yayınlanan özendirici ve bir o kadarda karmaşık hetero aşk dizilerin aileler üzerindeki etkisini konuşalım.

En önemlisi aslında aşkın cinsiyetinin olmadığını homofobik kesime anlatabilmek. Bir de şöyle birşey var. Protesto için toplanan texaslı grubundaki insanların çoğusu birlikte olacak kız bulamadıklarında erkeklere yönelen sapkın kesimler.

Gizliyorlar çünkü sapkın olduklarının farkındalar.
Engelliyorlar çünkü kendi pislikleri ortaya çıkar diye korkuyorlar.

 Türkiye'de dokuz milyon tane eşcinsel yaşıyor. Bunlar sadece kendisini kabullenmiş insanlar. Aile baskısı yüzünden evlendirilmiş ve bastırılmış insanlar hariç.Heterolardan fazla değiliz ama bizde varız..

İş eşcinsellik haklarına geldiği zaman nedense Bursa evliya şehri oluyor. Ama ne zaman Bursa denilirse afedersiniz 'ibne şehri  orası' gibi laflar geliyor arkasından. Bursa evliya şehriymiş sorsanız hiç birinin ismini bilmezler. Lafa gelinse herkes müslüman zaten bu ülkede.

Aslında Bursa'da eşcillerin maruz kaldığı ayrımcılık hakkında konuşuyoruz ama bana kalırsa insan hakları için çabalamayan bir devletin eşcinsel hakları için yapılan bu kadar çalışmayı göreceğini sanmıyorum.Yanlış yerden mi başladık bilmem de yine de çabalamak güzel şey.

 Daha ne söylesem bilemiyorum. Bursa eşcinsel şehri olsa bile o kadar bastırılmış ki. Burada böyle konuşma yapmak bile mucize gibi geliyor.

Şunu söyleyerek bitirmek istiyorum: 

         Lezbiyen, Gay , Bisexuel, Transexuel, Travesti, Asexuel ve Heterosexuel  bireyler hepimiz insanız.

         LGBT bireyler ne yalnız ne de yanlış.....

                                                                            Saygılar...

-Sonuda kadar okuğun için teşekkürler okuyucu. :)

1 Kasım 2013 Cuma

Gelme Anıların Ahını Alırız.. -Jack

Selam millet...

Devamlı aynı şeyleri söylediğimin farkındayım. Yazamıyorum eskisi gibi. Boktan yaşıyorum çünkü. Mutluluğumu her türlü anlatabilirim ama iş üzüntüme gelince değişiyor herşey. İnanmıyorum artık kimsenin samimiyetine. Kimse yaşamadan anlayamaz çünkü.

 Ya boşver deniyor ya da takma deniyor anlatınca. Bende biliyorum takmamam gerektiğini ama öyle olmuyor işte. Uyumaktan korkar olmuş vaziyetteyim. Ne zaman uyusam doktoru görüyorum . Aynı zamanda ne zaman onu görsem rüyamda akşamına özel numara arıyor. Konuşmuyor hiç. Dinliyor beni dinliyor sonra kapatıyor yüzüme. İki akşamdır ben kapatıyorum yüzüne.

Sırf onun olma ihtimali yüzünden konuşuyorum. Özel numaralara kapattım sonra tekrar açtım. Ama kapatacağım. Geçti çünkü artık. Yaşamanın yolunu buluyorum yavaş yavaş. Hikayeler  kuruyorum kafamda. Sonu olmayan, yarım kalan. Bırakıyorum yarım. Sonunu yaşayamam hikayede olsa. Mutlu son yazacak kadar da gücüm kalmadı açıkcası.

Kendisine ıssız adam zanneden biriyle nasıl bir son yazılabilir ki. 19 Ekim doğum günüydü. Hiç birşey yapmadım. Ne aradım ne de sordum. Oturdum bütün gün evde ders çalıştım. Ders çalışmakta rahatlatıyor galiba. Akşam özel numara aradı yine. Konuştum konuştum ve yüzüne kapattım. Kim olduğunu bilmiyorum. Beni özel numaradan arayacak kimse yok çünkü. Çoğu kişide numaram bile yok. Arayacak olan insan direk de arar o yüzden özel numaralara kapattım numaramı. Biraz önce ınstagramda paylaştığı fotoğrafa baktım. Top sakal bırakmış. Çok tatlı olmuş piç . Hayatımda hep ayrı bi yerde kalacak olması çok güzel birşey.

Aslına bakılırsa dönmesini bile istemiyorum artık. Dönse kabul etmem. Böyle o kadar iyiyim ki. Bok gibi yaşıyorum ama kendi başımayım. Güzel bir işim, işimin karşısında dershanem ve sakin bir hayatım var. Bazı şeylerin farkına vardım diyebilirim. Düşündüm de kendim için ne yaptım. Kendime bir hayat kurmak için uğraşıyorum şimdi. Hiç çalışmadığım kadar ders çalışıyorum. Eskiden doktorum aklıma gelmesine sinir olurdum. Şimdi ise 'aklıma gelişini seveyim, nasıl da darmadağın ediyorsun beni' modundayım. Sessiz sedasız yaşıyorum.

Geçenlerde eski gay arkadaşlarım geldi çalıştığım yere. Ayrıldığımı yeni öğrendiler üzüldüm falan dediler de pek aldırış etmedim. Gerçi ayrılmadık ki biz o beni hayatında istemedi bitirdi kedince. Ama benim hayatımda hala biri var. Doktor benim hala hayatımda. Sadece düşünüyorum. Bu da yetiyo. Özlemedim mi özledim. Mutluyum yine de. İlla mutlu olmak içinde başka birine ihtiyacım yok. Annem de yazık hala ne olduğunu bilmiyor. Sıçtığım boka kadar anlattığım annem birden hiç birşey anlatmayınca ne oldu die sormaya başladı. Anlatmayınca da sen çok değiştin falan filan.

Canı sağolsun. Daha çok yazacaktımda   düğümlendi birşeyler. Çözülünce yazarım.

Kendime not: Bir gün ahşap evimin balkonunda güneşin batışına karşı kahvemi yudumlarken şuan ki halime tebessüm etmek dileğiyle....