5 Kasım 2012 Pazartesi

Hiç Birşey Göründüğü Gibi Değil! -jill


Jack’in bana eşcinsel olduğunu açıkladığı günü hatırlıyorum da ne kadar patavatsız olduğunu bir kez daha anlıyorum. Ne kadar yersiz, gereksiz bir şeymiş ama olacağı varmış ki olmuş diyorum.

Hayatım boyunca yapmam gerekenlerin uzunca bir listesini çıkarmıştım, tam iki sayfa tutmuştu. Maddelerden biri de bir eşcinsel dost edinmekle ilgiliydi. Nasıl fantezilerim var tahmin edemezsiniz, henüz ben kendi bilinç altımı çözmüş değilim.

Bir eşcinsel dostumun olmasını o kadar çok istemiştim ki evren onu götüme soktu. Evren böyle dengesiz aslında sen bazen çok istersin o üçün birini bile göstermez sonra bazen gene çok istersin o seni ağzına kadar doldurur. Iıı tamam bu pek iyi bir örnek değildi. Hakkımızda hayırlısı tabi ama gereksiz şeyler nerde evren orada!

Jack tam da o gün bana “Hiçbir şey göründüğü gibi değil.” Demişti.

Dün Burak’la konuşurken konu onun beni sevmesine geldi –günahı kadar sevmez-. Kaç gündür 
konuşmamamıza rağmen (ve bunun bence okula gelmeyen zayıf sıra arkadaşımla alakası var, o geldi Burak’ta geldi ama hiç bir şey göründüğü gibi değildir.) ve benimle konuşmaya başladı.

Bende az değilim yolda görsem selam vermem ama çocuğun benimle ilgilenmesini istiyorum.  Ama onun beni sevmesini de isterim çünkü Çağatay Ulusoy’un fotokopisi gibi çocuk, maşşalak

Konunun beni sevmesine geldiğinde Burak’ın yüz ifadesi biraz değişti, aha çocuk şimdi senden tiksiniyorum, yüzüne bile işemem senin derse ne bok yerim diye düşünüyorken “hiç bir şey göründüğü gibi değil” dedi. Yani hiç bir şey ne gibi görünüyordu ki öyle göreyim.

Kesin dedim bu beni boka benzetiyor ama söylemeye çekiniyor. E tabi o yakışıklılıkta bir çocuğun ağzından bok kelimesini çıkartamazsın ki. Görüntüye yakışmıyor. Dublaj yapsan gene olmaz.

Zaten o onu söyledikten sonra sohbeti toparlayamadık, imdadımıza zil yetişti. Sağol zil iyi ki varsın.

Dün neredeyse kafayı yeme noktasındaydım. Ay bu çocuk kesin bana bok dedi. Aklımda sürekli söylediği söz. Bir anlam vermeye çalışıyorum ama sürekli Burak’ı bana bok derken düşlüyorum. Yahu tipi değilmişim işte, neden zorluyorsam. Sevgilisi vardır, evlidir belki beşik kertiği şeysinden vardır.

Bütün bu şüphelerimden bugün arınacağımdan haberim olsaydı keşke de bende beynimi sikko düşüncelerle doldurmasaydım. Fakat siktiğimin evreni beni bekar bırakmakta kararlı ki bu gün Burak’a bu soruyu sordum. “ Sen eşcinsel misin?” Eee, neydi o söz. “Evren içimizde.” Aklıma gelen başıma geliyor derken lanetli olduğum gerçeği yüzüme şılap diye çarpıverdi.

Bu soruyu heterolardan birine sorsam ağzıma sıçardı ya da en azından hayır derdi. Yok la ne diyorum ben, kafamı yararlardı yeminle. Kerşke o da kızsaydı, küfretseydi, kalbimi parçik pinçik etseydi, gözlerimin içine bakıp BOK deseydi. Ağzımın içine ishal ishal sıçsaydı, dibine kadar razıydım.

Ama  o ne yaptı. Sustu ve bakışlarını başka yöne çevirdi. Direttim, gözlerini kaçırdığı yerden tekrar bana çevirdiğinde ben hala ona bakıyordum.

“Yoo..” dedi. Neden? Neden sesin çatallandı. Tanrım neden?

Lanet edilecek çok şeyim var fakat üzerimdeki lanete lanet ediyorum. Kime ne yaptım da evren ağzıma yüzüme pisledi. Siktiğimin evreni embesil bir lisesli. -jill


2 yorum:

  1. haha oysa bu cümleye Jack'ten alışık olman lazım dı ve ilk dediğinde anlamalı idin :)

    YanıtlaSil
  2. onun jeton köşeli gayet normal :P JAck

    YanıtlaSil