19 Nisan 2015 Pazar

Kendim Anlamıyorum Ki Başkasına Nasıl Anlatayım..! -Jack

Merhaba millet..

Saat sabahın 4'ü ve ben işe gitmek için erkenden girdiğim yatağımda size bile anlatamayacağım utaç verici şeyler düşünmekten uyuyamıyorum. Aslında utanılacak bir şey değil ama benim dengesiz ve berbat ruh halim bütün her şeyi berbat etmekle meşgul...

Aslına bakarsan yeni bir kitap okumaya başladım ve okuduğum kitabın ana karakterini çok fazla benimsedim sanırım. Adam tam bir dengesiz ve geri
zekalı. Hem aşık hem mal , hem mal hem çok başarılı, hem çok başarılı hem çok başarısız, hem çok başarısız hem çok mutlu , hem çok mutlu hem çok mutsuz. hem hem hem....

Sanırım cümlelerimin sonunda çok fazla üç nokta kullanacağım. Çünkü neden yazdığımı ve neden yazacak bir şeyim olmadığı halde yazacak çok şeyim olduğunu düşünerek yazıyorum bilmiyorum. Hayatım berbat ama bir o kadar da iyi. Çok şükür her şeyi yapabiliyor ve sonrasında kahrını çekebiliyorum. Özgürüm ama pek mutlu olduğum söylenemez. Sonra birden suratım anlamsız bi tebessüm alıyor ve bunun sebebi oldukça zorluk çektiğim ama bir o kadar da mutlu olduğum Bursa da yaşadığım anıları düşündüğüm zaman olduğunun farkına varıyorum.

Özgürüm derken belki de kendimi öyle hissediyor olabilirim. Geçenlerde iş yerinden çok yakın arkadaşım olan ve bir sonraki sene aynı eve çıkmayı planladığımız ve o yan oda da uyurken onun evinde koli kestiğim arkadaşımla sırf macera olsun diye İskenderun'dan kalkıp otostopla Adana'ya gitmiş olmamız benim özgür olduğumu gösterir mi bilemiyorum.

Oldukça sıkıldım her şeyden. Hem çalışıp okumaktan sıkıldım. Benimde tek derdim diğer arkadaşlarım gibi 'acaba İskenderun da başka gezilecek neresi kaldı' demek olsun istiyorum. Hafta sonu işe gidiyorum , hafta içi okula gidiyorum ve bazı günler özel ders vermeye gidiyorum. Özel ders veriyorum deyince çok havalı gözüküyor olabilir ama hiç de öyle değil. İlköğretim 4. sınıf öğrencisine ders veriyorum. Sanırım neden havalı olmadığını anlamış olmalısınız. Kapasitem anca buna yetiyor diyebiliriz. Her gittiğimde çarpım tablosunu ezberletmekle geçiyor.

-'5*9 kaç eder?'
-'45'
-'9*5 kaç eder?'
-'Ama ben dokuzlara çalışmadım ki?'

Parmakları kopana kadar çarpım tablosunu yazdırdım. Acıyla bir şeyler öğrenmeye başladı. Sanırım kendi sabrımın sınırları konusunda rekor kırdım. Daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Dayanmak zorundayım çünkü berbat olan hayat standartlarımı sabit tutmak zorundayım. Çok gerekliymiş gibi sanki....

Artık başkalarının mutluluklarını dinlerken mutlu olmaktan, yakışıklı herif gördüğüm zaman oturup ağlamak isteyen ruh halimden, sırf diş fırçalamaktan sıkılmayayım die her gün farklı diş fırçası kullanmaktan, yarın ne giyeceğim diye düşünmekten, finaller bittikten sonra 'Acaba Bursa'ya  dönsem nasıl olur ? Ne yaparım ? ' diye düşünüp annemle ve abimle nasıl daha az muhattap olurum die planlar yapmaktan ve yurttaki heterolarla oturup onların saçma sapan ya maç ya da karı kız muhabbetlerini dinlemekten çok sıkıldım. Ve Jill'i çok özledim. Kendimi çok özledim, Bursa'yı çok özledim. Kısmen kısmen de olsa ve aklıma geldiği zaman kendimi avutacak bir sebep bulamadığım zamanlarda doktorla yaşadığım ve bir daha yaşayamayacak olduğum anılarımı çok özledim...

Eğer beynimin içinde bir kayıt cihazı olsaydı emin olun beni siz bile tanıyamazdınız. Kafamın içinde bin bir tilki dolaşıyor ve hiç birinin kuyruğu birbirine değmiyor. Çünkü hiç birinin kuyruğu yok. Sorunlar silsilesi içinde bazı anlarda oturup kendimi dinliyorum. Durum daha da fazla berbat hal alıyor. Kendi içimde yarattığım öyle bir dünya var ki bazen Avrupa'ya seyahate çıkıyor bazı zamanlarda sahili olan bir şehirde okuyacağımı duyunca çok sevdiğim o sahil sevdasına rağmen doğru dürüst gitmediğim o sahilin en ücra köşelerinde kitap okurken bulabiliyorum kendimi...

Bazen içimde bir yerlerde bir şarkı bir melodi beliriyor ne kadar müzik sitelerini taramama rağmen içimdeki şarkıya yakın hiç bir şarkı bulamıyorum. Yine zor zamanlarda yaptığım gibi kendimi Amy Winehouse'un kollarına bırakıyorum. Bu seferde ya dudağımı deldirmek ya da  ot içme isteği duyuyorum. İnsanlardan , hatta canlı cansız herşeyden o kadar etkileniyorum ki anlatamam...

Pişman olduğum çok şey var , pişman olunacak şeyler yaşamadığımı düşündüğüm anlarımda var. Dengede tutturamadığım bir hayatım bazende ip cambazı olup kendi hayatımın dengede durmayışıyla dalga geçtiğim zamanlarım...

Çok şey yaşamak istediğim , çok şey yaşadığımı zannettiğim, geçmişe dönüp baktığımda yaşadığım şeylerin hep bir birinin tekrarı olduğunu düşündüğüm gereksiz vakitlerim, yarım bıraktığım, yarım bırakıldığım anlar.. Öyle alıştım ki yarım kalmaya her şeye. Öyle alıştım ki yarım bırakmaya hiç bir şey tam değil....

Sabahtan beri ne kadar dengesiz olduğumdan ve yaşadığım bunalımlardan, çelişkilerden, yarım bıraktığım anlardan ve yarım kalmışlığımdan bahsedip duruyorum. Eminim sizde sıkılmışsınızdır bu durumdan . Çok üzgünüm hayatlarını kıskandığım insanlar bu durum biraz daha uzayacak gibi.

Bir başka blog yayınında yarım kalıp, yarım bıraktığım insanları yazdığım bir günde görülmek üzere...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder